25 Nisan 2016 Pazartesi

DEMOKRAT PARTİ JÖN ARAMIYORMUŞ !..., Mehmet Arif DEMİRER

DEMOKRAT PARTİ JÖN ARAMIYORMUŞ
Mehmet Arif DEMİRER
19 Nisan günü YURT Gazetesinde manşetten verilen bir haber ve bir fotoğraf vardı: “Jön Aramıyoruz” ve Türkiye Barolar Birliği’nin Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nun fotoğrafı.

Demokrat Partinin Genel Sekreteri Sayın Ertan Küçükay, YURT’a şöyle konuşmuş:
“Biz Jön falan aramıyoruz, bizim artist arayışımız yok. Gündemimizde Feyzioğlu yok. Biz Merkez Sağ bir partiyiz. Bizim Partimizin Genel Başkanlık koltuğu, Adnan Menderes’in oturduğu koltuktur, Süleyman Demirel’in oturduğu koltuktur,  tabii Celal Bayar Kurucu Genel Başkan. Adnan Menderes’in, Süleyman Demirel’in felsefesiyle yetişmemiş, onun inançlarını paylaşmayan kişilere bu koltuk açık değildir… Demokrat Parti’nin (DP) şu anda bir genel başkanı var; genç, pırıl pırıl… Türk siyasetinin geleceğinde var olabilecek bir siyasetçi olarak yoluna devam ediyor. Biz de kendisine inanıyoruz, güveniyoruz, onunla beraberiz. Kurucu felsefemize uygun olarak bir mücadele veriyoruz.”
Yukarıda alıntılanan bölümde atlanan cümlelerde Sayın Feyzioğlu’nun adı geçiyor. Sayın Küçükay, açıklamasında bir de Sayın Cindoruk hakkındaki düşüncelerini sıralamış. Amacım kişilerle ilgili tartışmalara katılmak olmadığı için o cümleleri bilinçli olarak atlıyor ve Sayın Küçükay’ın DP hakkında çarpıcı bir tespiti ile bu alıntıya son veriyorum: “DP, marabasıyla (köyde toprak sahibi olmayan ama toprağı işleyen kişi, ortakçı) satılık bir köy değildir.” ? 
Demokrat Parti’nin eski bir Genel Başkan Yardımcısı (1994 – 1997, 1995’de Refah’a gidene kadar Genel Başkanım Aydın Menderes idi), Genel İdare Kurulu Üyesi (2009 – 2011) ve DP ile ilgili yayımlanmış 21 kitabı ve bir Belgesel Ansiklopedisi olan bir Demokrat Partili, üstelik Menderes döneminde PTT Genel Müdürü ve Ulaştırma Bakanı Arif Demirer’in oğlu kimliğim ile Sayın Küçükay’ın değindiği geleneğin de tam merkezinden gelen bir kişi olarak, şu soruyu DP sayın genel sekreterine sormak ve somut yanıtını beklemek durumundayım:
Önce DP geleneğinin seçim performansı hakkında bir hatırlatma: Menderes, 1954: % 58; Demirel, 1965: % 52.9 ve Demirel, 1991: % 27 (Özal’ın ANAP’ı ile birlikte % 51).
Sizin pırıl pırıl Genel Başkanınız ise Zeybek’ten devraldığı % 0.65’in çeyreğine indirmiştir, Celal Bayar’ın kurduğu partinin oyunu; elli küsur milyon seçmenin 69 bininden oy alarak.
YURT’ta yayımlanan açıklamanızda neleri aramadığınızı sıralamış ancak neyi aradığınızı, DP’nin 2016 yılında hedefinin ne olduğunu belirtmemişsiniz. Bu nedenle, yukarıda özetlediğim kimliğim ile soruyorum, ‘Demokrat Parti 2016’ neyi aramaktadır, hedefi nedir?
Şöyle bir hedef, sizleri belki tatmin edebilir, ama açıklamanızda adlarını verdiğiniz o muhterem kişilerin kemiklerini sızlatır: 1 Kasım 2015 seçiminde alınan 69 bin oyu yüzde yüz artırarak Guinness Rekorlar kitabına girmek. Demir Perde ülkeleri dışında hiçbir siyasi parti oylarını bir sonraki seçimde % 100 artıramamıştır. İnşallah size nasip olur, % 0.28 oy !
***
2006 – 2012 TARİHLERİ ARASINDA YAYIMLANAN KİTAPLARIMIN LİSTESİ
ATATÜRK – BAYAR ve DP Ekseninde Masallar ve Gerçekler; 
6 Eylül 1955 Olaylarına 50. Yılda yeniden Bakış: 
Hangi Derin Devlet; 
Demokrat Parti’nin Yatırımları; 
Nihat Erim’in gözlüğü ve kalemi ile Demokrat Parti; 
Kemalizm Tartışmaları; 
Menderes ve Dövizler – Dünya Bankası Olayı, 1954;  
Hasan Polatkan Konuşuyor; 
Ş. Çizmeli’nin Menderes Kitabı,  Bir Dedikodu Kitabının Eleştirisi; 
Fatin Rüştü Zorlu Gerçeği; 
27 Mayıs – Masallar ve Gerçekler. 
2 200 sayfalı Belgesel Demokrat Parti Ansiklopedisi 2010 yılında tamamlanmıştır. 
***
HÜRRİYET GAZETESİNİN SPOR SAYFALARINA KADIN – ERKEK EŞİTSİZLİĞİ
Hürriyet, 18 Nisan. İstanbul’da oynanan Kadınlar Euroleague Finallerinde üçüncü olan Fenerbahçe Bayan Basketbol takımı ile ilgili haber: 2.9 x 6.9 eşittir 20 cm2. Finallerde şampiyon olan Putin’in ülkesinin Ekaterinburg ile ilgili haber: 14 x 14 eşittir 196 cm2. İki gün sonra Fenerbahçe Erken Basketbol takımı Final Four’a kalınca ilgili haber tam 1216 cm2  Kadınlara, Türk ise 20, Rus ise yaklaşık 200, erkeklere ise bin 200 santimetre kare. Yorumu siz yapın… Merak edenlere ek bilgi: Spor sayfasının baskı alanı 1 664 cm2.   

BAHÇELİ’DEN 55 YIL ÖNCE, "KÖPRÜLÜ DE TÜRKİYE’NİN BAŞINI AĞRITMIŞTI"; Mehmet Arif DEMİRER

BAHÇELİ’DEN 55 YIL ÖNCE
KÖPRÜLÜ DE TÜRKİYE’NİN BAŞINI AĞRITMIŞTI
Mehmet Arif DEMİRER
Köprülü; 27 Mayıs Darbesinden 8 gün sonra, 4 Haziran günü, durup dururken, hiç kimsenin aklında benzer bir iddia, şüphe yok iken, Yeni Sabah muhabirine bir açıklama yapmıştı. Darbe rejimlerinin değişmez kuralı (Yere düşene bir tekme de sen at) doğrultusunda Yeni Sabah Gazetesi de Köprülü’nün açıklamasını manşete taşımıştı:
“Fuat Köprülü 6 – 7 Olaylarını açıkladı. Köprülü, ‘Hadiseler, Fatin Rüştü Zorlu’nun ilhamı ile Menderes ve Gedik tarafından tertiplenmiştir’ dedi. ATA’nın Selanik’teki evini Menderes bombalatmış”
Demokrat Parti’nin dört kurucusundan bir olan Fuat Köprülü, Zorlu ve daha sonra Menderes’e yönelik kişisel husumet ve kıskançlık duygularına yenilerek, Türkiye’nin milli çıkarlarını unutarak, ne İstanbul Rumları ne de Yunanistan böyle bir suçlamada bulunmuşlar iken, olayları T. C. Hükümeti’nin sırtına yükleyivermişti.
Unuttuğu iki şey vardı: 6 Eylül 1955 tarihinde kendisi, suçladığı hükümette Başbakan Yardımcısı idi ve bu nedenle iddiası darbeciler tarafından alelacele Yassıada’ya taşınarak bir dava konusu yapılınca, “Sen de o hükümette idin, gel bakalım” denmiş ve muhbir Köprülü, tutuklu sanık oluvermişti.
Köprülü’nün Menderes-Zorlu husumeti o kadar derindi ki, Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı olayları tertiplemekle suçlarken, 6 Eylül 1955’te Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı olan öz be öz oğlu Orhan Köprülü’nün de bu açıklama nedeniyle kendisi gibi Yassıada’da tutuklu yargılanması ihtimalini hiç düşünmemişti.
Köprülü’nün o talihsiz ve gerçekdışı suçlaması ile Yassıada’daki (3) numaralı dosyada görülen 6/7 Eylül Davası sonunda Menderes ve Zorlu’ya verilen altışar yıl hapis cezası kararı sayesinde o tarihe (1961) kadar uluslararası kamuoyunda “İstanbul’daki Rum Karşıtı Gösteriler”  olarak tanımlanan olaylar, POGROM ‘a dönüşmüştür. POGROM, Sovyet öncesi Rusya’da güvenlik güçlerinin, hükümetten aldıkları talimat doğrultusunda, azınlıklara karşı giriştikleri katliamdır.
Köprülü, kurucusu olduğu partiyi suçlarken konunun buralara gelebileceğini düşünmemişti.
Gelelim, 27 Mayıs’tan 55 yıl sonra Bahçeli’nin 7 Haziran sonrası akıldışı davranışlarına.
Bahçeli, 7 Haziran seçim sonuçlarını doğru algılayamadı. Seçim öncesi mitinglerde vatandaşlara verdiği, ülkeyi AKP’den kurtaracağı sözünü tamamen unuttu. Önce Meclis Başkanlığını ardından Başbakanlığı gümüş tepsiler üstünde AKP’ye hediye etti.
HDP’yi, tam PKK’nın kucağından çıkmak üzere iken, yeniden ve daha derin bir şekilde PKK ile birleştirdi.
Kendi partisini en yakın mesai arkadaşları ile mahkeme koridorlarına sürükledi.
Nasıl ki, 27 Mayıs’tan sonra kurduğu Yeni Demokrat Parti, Köprülü’nün politikaya geri dönüşünü sağlayamamıştı, Bahçeli de MHP’nin bugün içinde bulunduğu yargı sürecinden,  Olağanüstü ya da Olağan Kongre kararlarından hangisi çıkarsa çıksın, kaybeden tarafta olacaktır. 1960 yılında olduğu gibi, Bahçeli’nin bu davranışları sonunda asıl kaybeden Türkiye olacaktır, bir kişinin yanlış kişisel hesapları sonucu.  

18 Nisan 2016 Pazartesi

Hedefi ‘Kemalist – demokrat TÜRKİYE’ olan Dergi’nin Güncel Yazıları No 16 – 70 Nisan 2016 & “ÜMMET KUCAKLAŞTI”

Hedefi ‘Kemalist – demokrat TÜRKİYE’ 
olan Dergi’nin Güncel Yazıları, No 16 –  70 Nisan 2016 & “ÜMMET KUCAKLAŞTI”
Çökertme Caddesi No 67/191 – Yalıkavak
0252 385 4423 - faks 0252 385 5443     
***
İSLAM KONFERANSI’nda “ÜMMET KUCAKLAŞTI” DİYEN EN YANDAŞ Y. AKİT
MHP YARGITAY’DA
ALTAN TAN’DAN PKK’YA ÇAĞRI
BİRA İÇEN GENÇLERİ KORU – ÇOCUKLARIN CİNSEL TACİZİ KARŞISINDA SUS
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİNDEKİ 2. DÜNYA SAVAŞI TOPLANTISINDA BİR SORU
İSTANBUL’DA İKİ SAVAŞ GEMİSİ
KIBRIS ÖYKÜSÜNE DEVAM
EKLER
AZİZ YILDIRIM VE VOLKAN DEMİREL’E AÇIK MEKTUP
KİTAP
RAMİZ’DEN
TAHA AKYOL’UN “MUTLAKA OKUYUN” DEDİĞİ KİTAP HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
VON PAPEN’İN ANILARI NASIL KUŞA ÇEVRİLMİŞ?
İSTANBUL İSLAM KONFERANSINDA ERDOĞAN VE DİĞER ÜMMETÇİLERİN
Konferansın diğer görselleri:
“Dur” diyen Cumhurbaşkanımız anında suskun ve düşünceli Dışişleri Bakanımız.
Ülkelerindeki İslami Terör Örgütleri ile baş edemeyenlere Milli Gazete’den anlamlı bir çağrı.
Bu da Türkçe adı Irak Şam İslam Devleti olan IŞİD hakkında Cumhuriyet Gazetesini haberi:
Cumhuriyet’in haberi yanlış ise, sadece 7 IŞİD hücresi varsa, çok IŞİD hücresi var demektir.
MHP YARGITAY’DA
Genel Başkan Yargıtay’da, Sulh Hukuk Mahkemesinin kararını temyiz ediyor, dört genel başkan adayı ise olağanüstü kongre hazırlıkları yapıyorlar. Meral Hanım açık ara diğer üçünün önünde.
Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran 2015 akşamından beri söyledikleri ve yaptıkları Türkeş’in partisini bu duruma getirdi. Mahkeme koridorlarında sürünüyorlar.
1961 yılında Yeni Delhi’de tanıştığım ve MHP dışında bazı konularda ortak görüşlerimiz olan Türkeş’in kemikleri sızlıyordur.
***
ALTAN TAN’DAN PKK’YA ÇAĞRI
“HDP'li Altan Tan: PKK kayıtsız, şartsız silahları susturmalı
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan: PKK’nın kayıtsız, şartsız silahlarını susturması, 2013 Nevruz'unda Öcalan'ın çağrısı doğrultusunda silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarması ve silahla hak arama şekline son vermesi gerekir" dedi.”  Kaynak: milliyet.com.tr
YORUM: Bu çağrıyı 7 Haziran 2015 akşamı yada 21 Temmuz 2015 günü neden yapmadın?
BİRA İÇEN GENÇLERİ KORU – ÇOCUKLARIN CİNSEL TACİZİ KARŞISINDA SUS
18 ila 24 yaş arasındaki gençleri bira alışkanlığından “korumak” hedefi ile çıkarılan bir torba kanunu ile bira tüketimini de kısıtlayan/zorlaştıran hükümler getirilmişti, birkaç yıl önce.
Aile Bakanı’na göre ise 10 yaşındaki bir erkek çocuğuna cinsel taciz konusu abartılmamalı imiş, bir defa tacizden ne çıkarmış? Başına gelmeyen bilmez, ne girip çıktığını…
Aile Bakanı’nın bu görüşüne benzer şu sözler, 14 Nisan günü POSTA’nın 1. sayfasında idi:
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2. DÜNYA SAVAŞI TOPLANTISINDA BİR SORU
Yanda kapağını verdiğim Tarih Vakfı’nın kitabının 256 ıncı sayfasından alıntı:
“Savaşın sonu yaklaştıkça Türk dış politikasını yönetenlerin oynadığı ‘Kumar’ çok tehlikeli bir evreye girmiş gözüküyordu.”
Kitabın Künye sayfasında kapaktaki fotoğraf hakkında şu açıklama vardır: “Winston Churchill ve İsmet İnönü Yenice İstasyonu’nda, Adana Konferansı, 30 Ocak 1943”
Fotoğraf, 5 Aralık 1943 günü Kahire’de çekilmiştir.                                                                  
Soldan sağa: Roosevelt, İnönü ve Churchill

Toplantıya katılan Sayın Özden Toker’e sordum: “Hanımefendi rahmetli babanız ‘kumarbaz’ mıydı?”
“Hayır” dediler. Değilmiş. Kitabın kapağındaki fotoğraf ile ilgili bilgi nasıl yanlış ise İnönü ve arkadaşlarının; Şükrü Saracoğlu – Numan Menemencioğlu –Cevat Açıkalın – Feridun Cemal Erkin, kumar oynadıkları iddiası da doğru değilmiş !
İSTANBUL’DA İKİ SAVAŞ GEMİSİ
1946 Yılında Amerikan savaş gemisi Missouri İstanbul’a geldiğinde TEKEL’in çıkardığı sigara kutusunun kapağı ile 70 yıl sonra İstanbul’dan geçen bir Rus savaş gemisi ve arka plandaki İstanbul görüntüleri                                                        ↓
KIBRIS ÖYKÜSÜNE DEVAM
“1974 Barış Harekatı ve sonrasında yerlerde sürüne milli dış politika…”
Kıbrıs Barış Harekatı tamamen Uluslararası Antlaşmalara – Garanti Antlaşması – dayalı bir operasyondu. TSK başarılı idi. Kısa iki operasyon ile hem Kıbrıs Türkü’nün Açık Cezaevi koşullarında yaşamasına[1]  son vermiş hem de Rumları, kendini Cumhurbaşkanı ilan etmiş EOKA teröristi Nicos Sampson’dan kurtarmıştık. 
Ancak uluslararası kamuoyuna Zürih ve Londra Antlaşmalarının inceliklerinin anlatılarak gerçekleştirilen askeri operasyonunun meşruiyetinin çok iyi anlatılması gerekiyordu.
Ecevit, bunu yapacağı yerde, TSK’nın başarısını bir erken, baskın, seçimle oya dönüştürmek ve tek başına iktidar olmak istedi, koalisyon ortağı MSP ile iyi geçinemediğini ileri sürerek, 19 Eylül 1974 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan istifasını sundu:
19 EYLÜL 1974 PERŞEMBE Sayı: 15011
BAŞBAKAN - Sayı: 5548, Ankara, 18 Eylül 1974
Sayın Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı Ankara
Cumhuriyet Halk Partisiyle Milli Selâmet Partisinden oluşan Bakanlar Kurulunun zamanla artan görüş ayrılıkları içinde görevde kalmasını sakıncalı bulduğumdan, Bakanlar Kurulunun istifasını arz ederim Görevde bulunduğumuz sürece bana ve Bakanlar Kurulu üyesi arkadaşlarıma gösterdiğiniz güven ve değerli yardımlarınız için derin şükranlarımı saygılarımla sunarım. B. ECEVİT Başbakan
Türkiye bu tarihten sonra 31 Mart 1975 tarihine kadar de facto hükümetsiz kaldı. Aynı 6.5 aylık dönemde ABD ambargosu yaşandı. Barış Harekatına biz doğru dürüst sahip çıkmadığımız için uluslararası kamuoyu olayı “illegal işgal” algıladı ve böyle kabul etti. 
1946 – 1952 yıllarında dış politikada yaşanmış ve çok sayıda olayda izleri görülen Milli Dış Politika, 1974 yılı Eylül ayında yoktu. Var olan siyasi ihtiras idi.
Böyle olduğu için hem Türkiye hem de Kıbrıslı Türkler zarar gördüler.
***
KİTAP
RAMİZ’in 2. Dünya Savaşı karikatür kitabı: Bu Harbin Kitabı, Albüm I, 1944.
17 numaralı Güncel Yazıda bu kitaptan seçilmiş karikatürlere yer vereceğim. Bugün şunu memnuniyetle söyleyebilirim: Ramiz savaşı çok iyi takip etmiş. Albüm II’yi bulamıyorum.
TAHA AKYOL’UN “MUTLAKA OKUYUN” DEDİĞİ KİTAP HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
Hürriyet köşe yazarı Taha Akyol 21 Nisan tarihli yazısında bir kitap için “Mutlaka okunmalı” şeklinde okuyucusuna tavsiyede bulunmuş. Kitap daha önce 2016 yılında 5 numaralı Güncel yazımda eleştirdiğim bir kitapta. Sayın Akyol’a derhal bir eposta gönderdim.
“Sayın Taha Akyol,
Bugünkü yazınızda Prof. Dr. İlhan Tekeli- Dr. Selim İlkin'in "2. Dünya Savaşı Türkiye'si" başlıklı kitaplarının "muhakkak okunması" gerektiğini belirtmişsiniz.
Bir rastlantı olarak her pazar 70 kişilik özel eposta grubuma gönderdiğim Güncel Yazılarımdan 5 numaralı yazının ekinde bu kitapları eleştirmiştim.
İki eleştiri yazımı ve Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan      "2. Dünya Savaşı ve Türkiye" başlıklı kitabım ile yakında Bilgi Yayınevi'nin 2016 yılında yayımlayacağı yeni kitabımın kapaklarını ekte takdim ediyorum.
Eleştiri yazımda görüleceği gibi yazarların kapsamlı kitaplarında çok sayıda kavram hatası ve maddi hata bulunuyor. Saygılarımla”
Sayın Akyol’un kullandığı eposta adresini bilmediğimden yukarıda verdiğim mesajı takyol@hurriyet.com.tr olarak köşesinde gösterilen adrese gönderdim. Doğal olarak bir cevap almadım. Bir Anayurt yazımda, gazeteciadı@gazeteadı.com.tr gibi adreslere gönderilen epostaların bir işe yaramadığını yazmıştım !  O iddiam, bu örnekte de doğrulanmış oldu.   
VON PAPEN’İN ANILARI NASIL KUŞA ÇEVRİLMİŞ[2]?
Tarihçi Kitabevi 2015 yılı Aralık ayında Franz von Papen’in Anılarından[3] başlıklı bir kitap yayımladı. Kitabın özellikle “From Ankara to Nuremberg” bölümünün – 90 sayfa – çok kısaltılarak kuşa çevrildiğini görmüş ve yayımcısını uyarmıştım.
Kitap tüm saygın kitapçılarda satılıyor.
Nasıl kuşa çevrildiğini göstermek istiyorum . Hemen belirteyim bu kitap ilk ke 1952 yılında İngilizce olarak yayımlandı. İngilizce bilmeyen Türk araştırmacılar von Papen’in özellikle Türkiye’de geçirdiği yıllar, 1939 – 1944,  hk. yazdıkları çok önemli bilgilere ulaşamadılar.
64 yıl sonra gelen Franz von Papen’in Anılarından’ın bir sayfada yaklaşık % 20 daha fazla sözcük içeren orijinali ile kıyaslandığında ortaya şöyle bir tablo çıktı. Tabloda bölüm başlıkları tırnak içinde verilmiştir; rakamlar ise bölümlerin sayfa adetlerini göstermektedir:

Bölümler
1952 İngilizce Orijinal
2015 Türkçe Çeviri
Bölüm 24
“War Breaks Out” = Savaş Başlıyor             14
“Savaş” 7.5
Bölüm 25
“Hitler’s Fateful Decision”  =
Hitler’in Felaket getiren Kararı                     15
“Türklerin Tarafsızlığı” 16
Bölüm 26
“Duel for Turkey” = Türkiye için Çekişme  35
“Umudun Ölgün Işığı”  10
Bölüm 27
“Operation Cicero” = Çiçero Operasyonu    23
“Çiçeron Harekatı”          8
  
YORUM: Düşündüm taşındım ve bu çevriyi para verip alanlar ve zaman ayırıp okuyanlar için üzüldüm.




[1] 1973 yılında Kıbrıs’a gittiğimde görmüştüm: Türklerin yaşadığı küçük ve sınırlı bölgelerde, Ada’nın tamamının sahibi görünümündeki Rumların yaşadığı geniş ve gelişmiş bölgelere gitmek üzere araba bile kiralayamıyordunuz. Arabanın sahibi Rum kesiminde plakadan tanıyarak arabasına zarar verirler, diye.
[2] Kuşa çevirmek için VikiSözlük şu karşılığı veriyor: “İşe yaramaz biçime sokmak”
[3] Ankara’dan Nürnberg’e  

AZİZ YILDIRIM ve VOLKAN DEMİREL’e AÇIK MEKTUP - ANAYURT Gazetesi; Mehmet Arif Demirer, 18 Nisan 2016

AZİZ YILDIRIM ve VOLKAN DEMİREL’e AÇIK MEKTUP
        Mehmet Arif Demirer
Önce teknik bir açıklama: Sizlere saygısızlık yapmak gibi bir niyetim kesinlikle yok ancak bir köşe yazısı başlığında iki kez ‘Sayın’ sözcüğü kullanmak da uygun olmuyor. Sizler benim için çok saygın Fenerbahçelilersiniz.
İkinci açıklama: Cihat Arman’ı ilk defa 1948 yılında, 8 yaşımda, çıplak göz ve hayranlıkla seyretmiş ve Lig TV maç yayınına başladığı tarihten itibaren Fenerbahçe maçlarını hiç kaçırmamış, gerçek bir FB taraftarıyım. Bu Açık Mektup bu sıfatımla yazılmıştır.
FB’nin bu yıl şampiyon olma olasılığı SIFIR’a çok yakındır, yüzdeye vurursanız. 
Takım, özellikle ikinci yarıda şampiyon olmak hırsı ile o kadar sinirli ve gergin bir futbol sahneliyor ki, önümüzdeki altı maçı da son maçlar gibi oynarsa; Torku Konya ikinci, FB üçüncü olur. Nasıl olsa ikinci de Şampiyonlar ligine katılacağına göre birkaç ön eleme maçından mı çekiniyoruz? Eğer öyle ise zaten ikinciliği de hakketmediğimize inanacağım.
Önerim: İkinciliği kabullenip, sakin sakin Fenerbahçe’ye yakışır bir futbol oynayalım ve bu gerginlikten kurtulalım. Son haftalarda rakip takımın ceza sahasında kaçırılan gollerin ancak bu gerginlik nedeni ile kaçmış olduğunu düşünüyorum.
Özetle, Volkan kardeşimi önemli bir görev bekliyor: Lütfen, arkadaşlarını bu stres ortamından çıkar ki, hepsi önce birer sporcu, sonra futbolcu ve de Fenerbahçeli olduklarının bilincinde rahat oynasınlar, aynen Real Madrid’i perişan eden basketbolcularımız gibi. Saygılarımla.
***
15 Nisan günü Bayanlar Euroleague Final Four maçları Ülker Arena’da oynandı. İzleyebildiğim kadarı ile canlı naklen yayın yoktu. Eğer benim bilmediğim bir kanalda var idi ise, Hürriyet’in spor sayfasında bilgisi yoktu.
Fenerbahçe bayan basketbol takımının Nadezhda ile yarı final oynadığı saatlerde, şu kanallarda, aşağıda verdiğim yayınlar vardı:
FB TV: Maçın görüntüsüz anlatımı, radyodan naklen yayın gibi.
NTV Spor: Kadınlar voleybol müsabakalarının naklen yayını.
TRT Spor: Avrupa Halter Şampiyonluğu’nun naklen yayını.
A Spor: Futbol yorumları
Lig TV – 1: Futbol yorumları
Lig TV – 2: Futbol yorumları ya da Avrupa’dan naklen futbol maçları
Lig TV – 3: Lokomotiv Kuban – Barselona Euroleague basket maçı 
Hayatımızda ilk kez Türkiye’de bir Euroleague Final Four düzenlemişiz,  tüm TV kanalları bu olaya arkalarını dönmüşler. Bu durumu 1974 – 1982 yıllarında ADALET Gazetesindeki köşe yazılarımın başlığı ile açıklayabiliyorum:
“BİZ BİZE BENZERİZ”
Merak ediyorum, 17 Nisan günü Fenerbahçeli bayanların oynayacakları üçüncülük maçını canlı verecek bir kanal olacak mı? Hürriyet’in Spor Ekranı’na göre Türk Telekom’un TVİBU Spor’u verecekmiş ! (ANAYURT Gazetesi, 18 Nisan 2016)

11 Nisan 2016 Pazartesi

Duyuru ve Çağrı "İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE" Mehmet Arif DEMİRER

 
 


PROGRAM

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE

Bildiri: 
Prof. Dr. Temuçin Faik ERTAN – 2. Dünya Savaşı ve Türkiye

Bildiri: 
Yar. Doç. Dr. Kur. Alb. Ali Bilgin VARLIK – 2. Dünya Savaşı ve TSK

Dr. Faruk LOĞOĞLU – 1998 Kahire Paneli

Mehmet Arif DEMİRER – 1943 Yılı Olayları ve sonunda gelen YALNIZLIK [1]




[1] 3 Şubat 1943 – 5 Nisan 1946 arasında 2 yıl 2 Ay 2 gün sürmüş, 5 Nisan 1946 günü Missouri Savaş Gemisinin İstanbul Ziyareti ile sona ermiştir.  

BAŞVEKALET MATBUAT UMUM MÜDÜRLÜĞÜNÜN BİR YAYINI - Mehmet Arif DEMİRER

BAŞVEKALET MATBUAT UMUM MÜDÜRLÜĞÜNÜN BİR YAYINI
Mehmet Arif DEMİRER
Türkiye’de Çıkmakta Bulunan Gazete ve Mecmualar
1940 yılında Türkiye’de 113 gazete – hepsi günlük değil – ve 227 mecmua var.
Bu küçük kitapta toplam 340 yayının her biri hakkında şu standart bilgiler bulunuyor. Bir örnek: AKŞAM Gazetesi:
***
“Adı: AKŞAM
Dili: Türkçe
Nevi: Gazete
Siyasi/Gayrisiyasi: Siyasi
Neden bahsettiği: Haber, Politika, İlim, Edebiyat, Fen vesaire
Çıktığı Şehir: İstanbul
Neşir vakitleri-günlük haftalık vd: Her gün 
Sayfa ölçüsü: 40 x 55 cm
Sayfa sayısı: Haftanın gayri muayyen üç gününde sekiz, dört gününde dört
Sütun taksimatı: Sayfası altı sütun üzerine
Fiyatı: Beş kuruş
Tesis tarihi: 1918
İmtiyaz sahibi: Necmeddin Sadak[1]
Başmuharrir: Necmeddin Sadak
Umumi neşriyat müdürü: Hikmet Feridun Es
Daimi muharrirler: Vala Nureddin, Hikmet Feridun Es, Enis Tahsin Til, Cemal Nadir Güler...
Muhabirler: İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Sivas’ta toplam  muhabir
Fotoğrafçısı: Belirlenmemiş
Musahhihleri: Belirlenmemiş
Sermaye sahibi: Necmeddin Sadak
Basıldığı matbaa: Kendi adındaki AKŞAM matbaası
İdare adresi, ve Telefon No: İstanbul, Acmusluk Sok No 13, Başmuharrir: 20 565, Yazı İşleri Müdürü: 20765” 
**
1940 yılının önemli gazeteleri, başyazarları ve ilk yayımlandıkları yıl:
**
ANKARA:
ULUS, Falih Rıfkı Atay, 1919, ilk adı: Hakimiyet-i Milliye ;
KIZILAY, Kızılay Umumi Merkezi, Dini bayramlarda çıkıyor, ULUS ile ilişkili, 1931
Yurt, “Parasız olarak köylüye tevzi edilmektedir” CHP adına İskender Artun, Siyasi Murakıp Falih Rıfkı Atay, 1933
Köylünün Gazetesi, Türk Hava Kurumu, 1931, “Köycülük ve Tayyarecilik, ŞakirHazım Ergökmen, Parasız dağıtım”
Resmi Gazete, 7 Ekim 1920
Akşam Haberleri, CHP bak sf.12
İSTANBUL:
Cumhuriyet, Yunus Nadi, 1924;
İkdam, Etem İzzet Benice, 1939;
Milliyet, 1940 yılında yayımlanmıyor
Haber Akşam Postası, Hasan Rasim Us, 1931;
Hakikat, Necip Ali Küçüka, 1940
Servetifünun, Ahmet İhsan Tokgöz, 1891;
Son Posta, Selim Ragıp Emeç ve ali Ekrem Uşaklıgil, 1930;
Son Telgraf, Etem İzzet Benice, 1936;
Tan, M. Zekeriya Sertel, 1935;
Tasviri Efkar, Velit Ebüzziya, Cihad Baban
Vakıt, Refik Ahmet  Sevengil, 1917;
Vatan, Ahmed Emin Yalman, 19 Ağustos 1940;
Yeni Sabah, Ahmet Cemalettin Saraçoğlu, Hüseyin Cahit Yalçın, 1938
**
Karagöz, Sedat Simavi, “hafta iki kez, yarı ciddi, yarı mizahi” gazete, 1908;
Karikatür, Sedat Simavi, haftalık mizah gazetesi, 1935;
**
İZMİR
Yeni Asır, Ali Şevket Bilgin, 24 Ağustos 1894, bu tarih, Selanik’te ilk yayım tarihi, gazete mübadeleden sonra İzmir’e taşınmıştır.
**
YABANCI DİLDE YAYIMLANAN GAZETELER
Apoyevmatini, Vasiliyadis, 12 Temmuz 1925, Rumca
Metapolitefsis, Konstantin Papadopulos, 1937, Rumca;
Jamanak, Melik Koç, Ardaşes Kalpakcıyan, 1909, Ermenice;
Nor Lur,  Vahan Toşigyan, 1926, Ermenice;
Marmara, Süren Şamlıyan, 31 Ağustos 1940, Ermencie;
Türkische Post, Toydemir, Almanca;
Ankara, CHP, Falih Rıfkı Atay, haftalık gazete, 1934, Fransızca;
Beyoğlu, G. Primi, 1934, Fransızca;
İstanbul, Pierre le Goff, 1868, Fransızca,
La Republique, Yunus Nadi, 1926, Fransızca,
Le Journal d’Orient, Albert Karasu, 1917, Fransızca;
Parlez Vous Français ? Prof. Dr. V. Berkem, Fransızca, 1934;
YABANCI DİLDE YAYIMLANAN DERGİLER:
Der Nahe Osten, Muzaffer Toydemir, Dr. Gerhart Hannig, 1937, ayda 2 kez;
Gavaş, Ermenice mizah dergisi, Karabet Kirkor Magar,1937;
La boz de Türkiye – Türkiye’nin Sesi, İstanbul, Musevice, 1939;
Ortodoksia, Mitropolit Meletios Lukakis, Fener Oatrikhanesi, Rumca,1925;
**
DİĞER İL VEYA İLÇELERDE YAYIMLANAN GAZETELERDEN SEÇİLMİŞ ÖRNEKLER
Akgün, Emin Aksel, 19.4.1936, Urfa,
Diyarbakır, Cahit Çubukçu-Zekai Ataman, 1868
Gümüşeli, Valilik, 25 Şubat 1929, Gümüşhane;
Haber, Abdullah Mahir Erkmen, 12 Nisan 1922, Afyon;
Işık, Rıza Bayrısal, 1936, Urfa;
Kars, Tarhan Toker, 1929;
Rize, Rize Halkevi, 1931;
Siirt, Necati Avcı, 1937;
Turan, İhsan Turan, 1931, Elazığ;
Türk Sesi, Ekrem Serdengeçti, 1940, Akhisar, “Neden bahsettiği:Politikadan başka her şey”
Ulus Sesi, Mehmet Siret Bayar, 1927, Mardin;
Yenigün, Şükrü Balcı, 28 Ağustos 1928, Antakya;
Yeni Mersin, Fuat Akbaş, 27 Temmuz 1928;
Yeni Milas, Mahir Tekin, 1936;
Yeni Yurt, Kamil Koçbay, 1937, Van;
Yurt Yolu, Kamil Koçbay,  Haziran 1938, Bitlis;
**
ÖNEMLİ DERGİLER
Akbaba, Haftalık mizah dergisi, Yusuf Ziya Ortaç, ilk yayım başlangıç tarihi 1923, aradan sonra yeniden 1933;
Ayın Tarihi, Matbuat Umum Müdürlüğün çıkardığı yurt içi ve yurt dışı olayları çok ayrıntılı bir şekilde yansıtan, her sayısı ortalama 400-500 sayfa – 17 x 24 cm – bir kitap uzunluğunda, 1934 yılından beri yayımlanıyor;
Bayındırlık İşleri, Bayındırlık Bakanlığının faaliyetleri sistematik bir şekilde yansıtan bu dergi de 1 Eylül 1934 tarihinden beri yayımlanıyor. Ekim 1937 sayısı 310 sayfa.
Belleten, Türk Tarih Kurumu, 1936;
Bozkurt, “Siyasi değildir. Türkçü, Irkçı, fikir ve gençlik Dergisi” ! İsmet Rasin, Sami Karavel, R. Oğuz Türkkan, Nihal Adsız, Necdet Sancar, Hamza Said Özbek, Nurullah Barıman, Cemal Oğuz Öcal, Hüseyin Namık Orkun, 1939;
Dirim, Dr. Frik, eczacılık ve ilaç sanayii dergisi, aylık. Her sayısı 44  sayfa, 1925;
Farmakoloğ, eczacılık dergisi, Prof. Kimyager Naşıt Baylav, 1934;
Havacılık ve Spor, THK, 1927;
Hava, Eskişehir Hava Okulu Komutanlığı, 1921;
La Turquie Kemaliste, Matbuat Umum Müdürlüğünün; İngilizce, Fransızca ve Almanca, olarak Türkiye’nin tanıtımı için yılda 6 sayı yayımladığı dergi, Haziran 1934;
Taşpınar, Ahmed Sami Onur, CHP, Afyon Halkevi, Afyon, 19 Ekim 1932;
Toprak, Dr. Osman Nuri Ertekin, Samsun, 1940;
Türkiye Turing ve Otomobil Klöbü, Reşit Saffet Atabinen, 1931;
Ulusal Ekonomi ve Arttırma, Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu, 1933;
Ülker, Halkevi, Niksar, 1936;
Varlık, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, 1933;
7 Gün,  Sedat Simavi, 1933;
**
NOTLAR.
Sağlıkla ilgili dergilerin sayısı 21. Türk Üroloji Dergisi bile çıkıyor.
Elazığ, Erzurum, Giresun, Isparta, Kars ve Diyarbakır’da ikişer, Bitlis, Gümüşhane, Van, Siirt ve Mardin’de birer gazete çıkıyor, 2. Dünya Savaşı başlarken. Ayrıca; Akhisar, Ayvalık, Bafra, Bartın, İskenderun,  Lüleburgaz, Milas, Tire ve Urla gibi ilçe merkezlerinde de birer yayın var.



[1] Son CHP hükümetinde Dışişleri Bakanı 

GÜNCEL, NO: 15 - Mehmet Arif DEMİRER (Hedefi ‘Kemalist – demokrat TÜRKİYE’ olan Dergi’nin Güncel Yazıları)

Hedefi ‘Kemalist – demokrat TÜRKİYE’ olan Dergi’nin Güncel Yazıları; No 15 –  10 Nisan 2016 & Mehmet Arif DEMİRER - 12 Nisan Hacettepe Üniversitesi Toplantısı
Çökertme Caddesi No 67/191 – Yalıkavak
demirer@kemalizm1938.org     0252 385 4423 - faks 0252 385 5443     demirer@dp1946.org
12 NİSAN’da HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2. DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE PANELİ
KEMAL KILIÇDAROĞLU – MUAMMER GÜLER POLEMİĞİNDE ENSAR VAKFI
***
YANDAŞLAR 4 GÜN CİNSEL KONULARA SAPLANDILAR
CUMHURBAŞKANI AYM’den SONRA BİRLEŞMİŞ MİLLETLERE EL ATACAK GİBİ
AYDNLIK GAZETESİ RUSYA İLE SARMAŞ DOLAŞ
MİLLİ GAZETE’nin İSRAİL İLE İLİŞKİLER KONUSUNDAKİ İTİRAZLARI
MHP’de BEKLENEN OLDU – ORTADOĞU GAZETESİNE RAĞMEN MERAL HANIM
GALİP ENSARİOĞLU DOĞRU SÖYLÜYOR İŞTE SABAH’ın MANŞETİ
KIBRIS ÖYKÜSÜNE DEVAM – EOKA’yı HATIRLAYAN YENİÇAĞ GAZETESİ
***
EKLER
11 NİSAN TARİHLİ ANAYUR YAZISI
9 MAYIS 1960 BERLİN BELEDİYE BAŞKANI WIILLY BRANDT’ın BİLDİRİSİ
1940 YILININ 113 GAZETE VE 227 DERGİLERİNDEN SEÇMELER
12 NİSAN’da HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ‘2. DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE PANELİ’nde SUNACAĞIM BİLDİRİ METNİ
***
12 NİSAN’da HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2. DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE PANELİ
Sunacağım bildirinin özeti:
1944 – 1946 yıllarında Churchill’in, müttefiki Türkiye O’nun istediği gibi 15 Şubat 1944 tarihinde, TSK’nın donanım ve silah eksikleri giderilmeden savaşa girmediği için, küsüp Sovyetler Birliği’nin talepleri ile yapayalnız bıraktığı ve 2 Yıl 2 Ay 2 Gün süren Yalnızlığı; ABD’nin 5 Nisan 1946 günü İstanbul’a gönderdiği Missouri gemisi ile Stalin’e uzattığı Demir Yumruk ve Türkiye’nin NATO üyeliğine yönelik süreçte var olan Milli Dış Politika bugün, 2016 yılında, yok.
Milli Dış Politika olmadığı gibi Milli Terör Politikası da yok. Sonuçta Türkiye’nin bazı yerleşim merkezleri giderek Beyrut’a benzedi:
***
YANDAŞLAR 4 GÜN CİNSEL KONULARA SAPLANDILAR
İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’in Zarrab’ın önüne yatma önerisinin eşcinsellik işareti olabileceği hiç kimsenin aklının ucuna dahi gelmemiş ilken Kılıçdaroğlu’nun Aile Bakanı hakkındaki sözü cinsi sapıklık olarak algılandı. Yandaşlar 4 gün bu konuya saplandılar.Ensari Vakfı2nda olup bitenler de böylece geçiştirildi.
***
CUMHURBAŞKANI AYM’den SONRA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’e EL ATACAK GİBİ
*** 
Anayasa Mahkemesinin kararlarını Anayasa’ya aykırı bulan Cumhurbaşkanı, 196 üyesi bulunan Birleşmiş Milletler’in yönetiminden de şikayetçi. Yeni Akit’e göre, “Dünyanın kaderini beş ülke liderinin dudakları arasına bırakılamayacağını” belirten Cumhurbaşkanı,  “Meselemiz Hak-Batıl Meselesidir” diye konuşmuş.
AYDNLIK RUSYA İLE SARMAŞ DOLAŞ
***
Perinçek, Rusya kapısını açmaya çalışa dursun, Lavrov’un Ankara’ya geleceği hakkındaki iddiasını Ruslar hemen yalanladılar: “Kimsenin geldiği-gittiği yok.”
MİLLİ GAZETE’nin İSRAİL İLE İLİŞKİLER KONUSUNDA İTİRAZLARI
***
Milli Gazete’nin de İsrail ile ilişkilerin normalleşmesine itirazları var.
MHP’de BEKLENEN OLDU – ORTADOĞU GAZETESİNE RAĞMEN MERAL HANIM
***
Her ne kadar Ortaoğu Kayyum haberini minnacık verdi ise de MHP’ye Meral Hanım geliyor.
***
Rakipler sevinçli, AKP beklenti içinde, tabanda Necip Fazıl Bulvarı’nda trafik yine yoğunlaşır mı?
MHP, 7 Haziran 2015akşamından beri düşüşte.
Kayyım Kararı uygulanınca gergin bir genel başkanlık yarışı başlayacak. Benim tahminim sonunda Meral Hanımın kazanacağı ama MHP’nin kazanmayacağı, çünkü Meral Hanım safkan bir MHP’li değil. Bu zamanla anlaşılacak ve MHP’nin tabanından, Necip Fazıl Bulvarı kullanılarak AKP’ye yeni kayan oylar olacak.
AKP sakin sakin MHP ve HDP’nin gerilemesini dikkate alarak erken seçim hesapları yapıyor.  
ENSARİOĞLU DOĞRU SÖYLÜYOR İŞTE SABAH ve YENİ AKİT MANŞETLERİ
***
AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu, “Yargı da elimizde” demişti….
***
KIBRIS ÖYKÜSÜNE DEVAM –EOKA’yı HATIRLAYAN YENİÇAĞ GAZETESİ
Nihayet EOKA’yı hatırlayan birileri çıktı.
EOKA ve PKK tek yumurta ikizleridir. Ortak özellikleri pusuya yatarak masum insanları kahpece insan öldürmektir.
Biz Kıbrıs Öykümüze geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim: Kanlı Noel ve Sonrası
20/21 Aralık 1963 – 4 Mart 1964 arsında yaşana olayların özet kronolojisi:
20/21 Aralık 1963 Cuma/Cumartesi gece yarısından sonra 4 Mart 1964 tarihi arasında Papaz Makarios’un yönetiminde, EOKA’nın AKRİTAS Planı kapsamında Kıbrıs Türklerine soykırım uygulanmıştır. Bu sözcüğü bu eylemler için ilk kez kullanan Amerikalı, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı – Bakan seyahatte iken hep Bakan Vekili – Goerge Ball’dur.    12 Şubat 1964 günü Lefkoşa’da bizzat Makarios’a söylemiştir.
21 Aralık Cumartesi günü tüm Hristiyan dünyası yılbaşına kadar devam edecek Noel Tatiline girmiştir.
Ankara’da Hükümet yoktur. İnönü,  80 yaşında, bir CHP azınlık hükümeti kurmakla meşguldür.
1964 Ocak ayında Londra’da Türkiye, Yunanistan, Britanya ve Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanları toplantısından sonuç alınamamıştır.
ABD Başkanı Johnson’u temsilen George Ball, Şubat ayında Lefkoşa, Ankara, Atina ve Londra’yı ziyaret etmiştir.
Kıbrıs’ta soykırımı görmüş, Ankara’nın Ada’ya çıkartma yapamayacağını, Yunanistan’ın hiçbir şey yapmayacağını görmüş ve 1 Şubat 1964 günü Londra’da İngilizlerle Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletlere – BM – taşımaya karar vermiştir.
Birleşmiş Milletlerde Kıbrıs sorunu ayrıntılı bir şekilde görüşülmüş ve haritada Kıbrıs’ın nerede olduğunu doğru dürüst bilmeyen Güney Amerikalı birkaç ülkenin verdikleri önerinin kabul edilmesiyle Kıbrıs’a bir Barış Gücü gönderilmesine ilişkin 186 Sayılı Güvenlik Konseyi kararı çıkmıştır.
Ankara, bu karardan memnun olmuş ve kararın Türk Dış Politikası için bir başarı olduğunu ilan etmiştir: “Barış gücü gelecek ve Türkün akan kanı duracaktır” ! 
Denktaş ise anılarında “Ağlayarak çıktım Genel Kurul’dan” diye yazmıştır. Çünkü, Ankara’nın atladığı, Denktaş’ın ise çok iyi bildiği bir kuralı vardır, BM’in: Herhangi bir ülkeye asker gönderebilmesi için o ülkenin ‘meşru’ kabul edilen hükümetinin ön izni alınacaktır.
Kıbrıs’a Barış Gücünün gönderilebilmesi ve “akan Türk kanını durdurmak için” katil Papazın o kanı akıtan hükümetinden hükümeti meşru sayılarak izin istemiştir, BM.
Papaz da hükümetinin meşruiyet kazanmasından son derece memnun olarak bir yanda o izni vermiş öte yanda Barış Gücü geldikten sonra da bildiğini okumaya devam etmiştir.
Özetle Ankara’nın bu ayrıntıyı göz ardı etmesi sonucu Kıbrıs Türkü on yıl daha ıstırap içinde yaşamıştır.
1974 Barış Harekatı dahi hiçbir şey değiştirmemiş, Rum’un yalnız Rum bakanlardan oluştuğu için Kıbrıs anayasasına aykırı hükümeti 4 Mart 1964 tarihiden beri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşru hükümeti olarak kabul edilmiştir.
Bugün de AB üyesidir.
Ankara Kıbrıs konusunda Denktaş’ı ne zaman dinlememiş ise Türkiye ve Kıbrıs Türkleri, Rumlara karşı bir adım gerilemişlerdir.
Kıbrıs Öyküsünün iki kilometre taşı kaldı:
1974 Barış Harekatı ve sonrasında yerlerde sürüne milli dış politika…
***
2004 Referandumu ve Devlet Bahçeli’nin aynen bugün olduğu gibi, makul bir isteğe, Denktaş’ın hazırladığı ‘HAYIR Bildirisi’ni imzalaması ricasına ‘HAYIR’ demesi.
***
[ÖNEMLİ NOT: Belge ve Fotoğraf JPG olarak gönderilmediği için yayında yer verilememiştir. Özür dileriz. 11 Nisan 2016-EDİTÖR]        

BİLDİRİ METNİ: "UZUN ve UZAK BİR SAVAŞ: 2. DÜNYA SAVAŞI 72 AY – 3 EYLÜL 1939 – 2 EYLÜL 1945 – SÜRMÜŞ 72 MİLYON İNSAN ÖLMÜŞ İDDİALAR" Mehmet Arif DEMİRER

UZUN ve UZAK BİR SAVAŞ: 2. DÜNYA SAVAŞI
72 AY – 3 EYLÜL 1939 – 2 EYLÜL 1945 – SÜRMÜŞ 72 MİLYON İNSAN ÖLMÜŞ
İDDİALAR
Mehmet Arif DEMİRER
Deringil’in kitabının 1945 yılı bölümünün ilk cümlesi:
“Savaşın sonu yaklaştıkça Türk dış politikasını yönetenlerin oynadığı ‘Kumar’ çok tehlikeli bir evreye girmiş gözüküyordu.”
Kitabın SONUÇ bölümünde ise şöyle bir iddia var:
“Bu çalışmanın başka bölümlerinde de belirtildiği üzere 1939-1945 yılları arasında Türk dış politikasının fazlaca ‘moral’ veya ‘etik’ bir yanı yoktur.”
***
Wayne Bowen’in ‘Türkiye ve İkinci Dünya Savaşı: Taraflı Fakat Savaşmayan Ülke’ başlıklı makalesinden alıntı:
“İkinci Dünya Savaşı boyunca sürdürülen Türk Dış Politikası, bazı tarihçiler tarafından acımasızca eleştirilmektedir. Özellikle Frank Weber, Türk liderlerini Almanya’nın bir önceki sene reddetmesinden sonra 1939’da, İngiliz ittifakına katılmaya karar verdikleri için fırsatçılar olarak tanımlamaktadır. Bu teze göre Türkler, uluslararası taahhütlerin maliyeti ne olursa olsun, tarafları kendilerine en çok bölgesel menfaatler ve ekonomik avantajlar sağlayacağına bakarak destekliyordu. Weber aynı zamanda, Ankara’ya Orta Doğu üzerindeki Nazi planlarının engellenmesi hususunda bazı güvenceler verirken, Türkiye’nin savaşın bittiği aylara kadar sürdürdüğü tarafsızlığını bir başarısızlık olarak nitelemekte, diplomasinin ‘Dürüstlük ve birliktelik standartları dışında tüm yönleriyle parlak bir başarı’ olduğunu iddia etmektedir.” (Son derece yanlış bir çeviri !)
Weber’in yazdıklarının doğru çevrisi ile Wayne Bowen’in nedense (herhalde vatandaşının pervasızlığından utandığı için?) görmezden geldiği (Weber’in) son cümlesi şöyle:
“Savaş boyunca Türk diplomasisi, dürüstlük ve ahlaklılık ölçüleri dışındaki diğer tüm standartlara göre, parlak bir başarı olarak kabul edilebilir. Türkler, sadece otuz yıl sonra Kıbrıs’ı işgal etmek suretiyle diplomasinin kazandırdıkları ile yetinmediklerini gösterdiler.”
Amerikalı Weber’in kitabının başlığı: Evasive Neutral. ‘Yan Çizen Tarafsız’ anlamına geliyor. Alt başlık ise şöyle: Germany, Britain and the Quest for a Turkish Alliance in the Second World War. (2.Dünya Savaşında Almanya, İngiltere ve Türkiye ile bir İttifak Arayışı)
Kitap 1979 yılından beri Ankara’da Milli Kütüphanede mevcut.
***
UZUN ve UZAK SAVAŞ
1939 Yılında Ankara’dan kuş uçuşu yaklaşık 2000 km uzaktaki Gdansk – Danzig – şehri nedeniyle başlayan savaş, her şeyden önce Türkiye’nin savaşı değildi ama 1943 yılında Türkiye’nin bütün komşuları bu savaşın içinde idiler: Sovyetler Birliği, İran, Irak, Suriye, Ege Adaları, Yunanistan ve Bulgaristan.
Gdansk – Ankara: Kuş Uçuşu: 2 000 km, karayolu ile 3 000 km
1943 YILI VE SONUNDA İNGİLTERE’NİN YALNIZLIĞA SÜREKLEDİĞİ
MÜTTEFİKİ TÜRKİYE
1943 YILI OLAYLARI
ADANA BULUŞMASI,  30 – 31 Ocak1943
Churchill, Adana’ya kendi isteği üzerine geldi. Türkiye davet etmedi. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını getirdi.
31 Ocak 1943 sabahı erkenden kalktı ve el yazısı ile Sabah Esinleri’ni yazdı:
“Saldırıya uğramadıkça ve sadece felakete sürükleyecekse Türkiye’nin savaşa girmesi yanlış olur.  Ve müttefiki Büyük Britanya böyle koşullar altında savaşa girmesini hiçbir zaman istememiştir ve asla istemeyecektir...”
Buradaki  ‘asla’ sözcüğünün ömrü 30 Ekim 1943 günü Moskova’da sona erecektir.
Kendi parlamentosunda, 11 Şubat günü şunları söylerken yalan mı söylüyordu:
“Türkiye’nin, gerekli tüm modern silahlarla iyice donatılmış bulunması, cesur piyadelerinde bugünkü savaş meydanlarında kati rolü oynayan silahların[1] eksik olmaması, Birleşmiş Milletler ve özellikle İngiltere için çok önemlidir. ABD ve biz bu silahları şimdi İLK DEFA OLMAK ÜZERE Türk demiryolları ve diğer ulaşım imkanları ne kadar kaldırabilirse o kadar verebilecek durumdayız.”  
Türkiye Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak, Adana Buluşması’nda İngiliz meslektaşı ile yaptığı görüşmeleri ciddiye alarak kararlaştırdıkları TSK’nın modern bir savaş için eksiklerini giderecek silah ve teçhizat eksikleri listelerinin bir daha gözden geçirilip nihai listenin, adını da ADANA LİSTESİ olarak belirleyerek, en geç 4 Şubat günü İngiltere Büyükelçiliğine teslim edilmesini Milli Savunma Bakanlığına yazı ile bildirdi.
Adana Listesi’nin arşivlerimizde var olan tek yaprağında üç çarpıcı kalem:
1 470 Ağır Tank
645 Hafif-Orta Tank
800 bin akaryakıt varili – TSK ilk kez motorize oluyor
ADANA LİSTESİ’NDEKİ MALZEMELERİN SEVKİYATININ GERÇEKLEŞMESİ
İnönü’ye göre % 10
Menemencioğlu’na göre % 4.
Ağır Tank sevkiyatı: SIFIR
Sevk edilen tanklar: 350 adet kullanılmış Valentin ve Stuart hafif tanklar.
O günlerin tanığı Teğmen Kenan Kocatürk bu tanklar hakkında şöyle yazmış:
“Tanklarımız İngiliz Valentin tankları. Montgomery’nin Elalemeyn muharebelerinden arta kalmış, basit bir tamir ile ancak yürüyebilir duruma getirilmiş eski tanklar. Bir de daha yenice Stuart tanklarından kurulu keşif kıtası vardı.”  
1943 YILINDA SOVYET BAŞARILARI
Almanlardan 4 kat daha fazla kayıp vermesine rağmen sayısal üstünlük ve ABD’den gelen malzeme sayesinde:
  12 000 Sherman Ağır Tankları
    7 000 Zırhlı Araç
400 000 Jeep ve Askeri Kamyon
18 000 Savaş Uçağı
31 Ocak: Stalingrad ve
12 Temmuz Kursk Tank muharebesinde Almanlara üstünlük sağlamışlardı. Almanlar Kursk’tan sonra geri çekilmeye başlamışlardı.
MOSKOVA DIŞİŞLERİ BAKANLARI KONFERANSI, 19-30 EKİM
ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanları: Hull, Eden ve Molotov
Molotov’un dayatması: “Türkiye derhal savaşa girsin”                                                                 Türkler ile temasa geçecek kişi: Eden
“Türkiye’yi bize, nerdeyse derhal katılarak savaşa girmeye davet etmek kararı, muhakkak ki, Britanya Hükümeti için kısa bir süre önce[2] aldığı karardan çok ani uzaklaşmak anlamına geliyordu. Savaşın insanlar üzerinde neden olduğu stres her yerde ve herkeste hissedilir olmuştu.”  
CHURCHILL’İN EDEN’A TÜRKİYE’NİN DERHAL SAVAŞA GİRMESİ TALİMATI
3 Kasım 1943 tarihli telgraf:
“Türkiye bizimle birlikte hareket etmez ve ön hazırlık olarak şimdi rica ettiğimiz küçük adımları atmazsa, kendisine İngiltere’den silah ithaline derhal son verileceği, bununla kalmayıp Türkiye’nin meselesini Sovyetler nezdinde destekleyemeyeceğimiz söylenebilir. Boğazlar meselesi bütünüyle çözümlenmemiş olarak kalacak, kendi açımızdan İttifak’ı sahte bir şey olarak kabul edeceğiz. Bugünden itibaren üzerine düşeni yapmadığı – Türkiye –  takdirde sorunları kendi adına Sovyet Rusya ile halledebilir.”
KAHİRE GÖRÜŞMELERİ, EDEN-MENEMENCİOĞLU,  5-6 KASIM
Çok sert tartışmalar ve gergin konuşmalar sonunda Menemencioğlu söylenebilecek her şeyi hiç çekinmeden söylemiştir:
“Siz bize üç defa yanlış telkinde bulundunuz.
“Bunların herhangi birini kabul etmiş olsaydık, neticesinde siz büyük zararlar görürdünüz.
“1940’da İtalya ilan-ı harp edince, “Muharebeye gir” dediniz. Ya, kabule kendimizi mecbur addedeydik, işin encamı ne olurdu?
“1941’de Yugoslavya için aynı şey yaptınız.[3]
 “Nihayette Almanları Ruslardan evvel bize hücum edecek mecburiyete sokmamızı istediniz. Türkiye’yi bu suret ile harcamak size çok pahalıya mal olacaktı. Fakat sıkışan bir fırka kumandanının taşkınlıkla kuvvetleri sağa sola dağıtarak delik tıkamaya uğraşması kabilinden olan bu hareketler o zamanki çok müşkül vaziyetinizde belki sizin için kabili içtinap olmayan birer hata teşkil edebilirdi.                                                                                                                       
“Bugün ise üstün mevkide ve kuvvet içinde iken aynı hatayı irtikap ediyorsunuz. Teklifiniz Türkiye’yi harcamaktır. Hem de sırf Rusları memnun etmek için lüzumsuz ve faydasız harcamaktır.
“Ordumuzun taarruz kabiliyeti olmadığı ve buna sebep de Adana vaitlerinin yapılmamış olduğu aşikar iken üzerimize Alınan kuvveti celp etmek tedafüi gaye ile olamaz, ancak bize fiilen taarruz için olabilir.
“Çatalca hattımız dayanmaz da Almanlar İstanbul’u, Boğazları ve hinterlandı ele geçirirlerse bununla size ne fayda temin olunabilir? Zafer-i nihaiyi mi bekleyeceğiz?
“Ruslar, Almanları dövsün ve gelip İstanbul’u kurtarsın diye mi ümide düşeceğiz? O zaman Ruslar İstanbul’u benim için mi kurtarır?
“Alman hava taarruzları ile bütün hayatiyeti felce uğradıktan sonra size bir gün müfit olabilecek bir müttefiki en müziç bir yük haline getirmiş olmaz mısınız?
“Bütün bunlar meydanda iken, “Harbe girmezseniz size malzeme vermek güç, adeta imkansız olur” sözleri ile bir daire-i faside içinde girdiğinizi anlamıyor musunuz?
“Siz malzeme vermedikçe bizim harp kabiliyetimiz teessüs edemez ve bin netice harbe giremeyiz. Harbe girmedikçe de siz malzeme vermezsiniz. Ne akilane bir hareket, değil mi?[4]
Bunun üzerine havayı yumuşatmak üzere, “Churchill’e bir mesajınız var mı?” diye soran Eden’ verdiği cevap bu bildirinin özetidir.
“Lütfen kendisinden, bizlere Adana’da 31 Ocak 1943 sabahı verdiği yazıyı – Sabah Esinleri - bir daha okumasını isteyiniz. Eminim ne demek istediğimi anlayacaktır.”
Türkiye, Kahire Görüşmelerinden sonra savaşa girmek konusunda kesin kararını 17 Kasım günü İngiliz Büyükelçisine yazılı olarak vermiştir:
“Türk Hükümeti, Savaş’ın genel durumunu inceledikten sonra, (Müttefiklerin) Türkiye’ye yönelik taleplerini de dikkate alarak, Savaş’a aşağıdaki koşullarda girebileceğine karar verdi:
“1 – Savunma amaçlı asgari askeri malzemenin Türkiye’ye (Müttefiklerce) gönderilmesi
“2 – Ortak bir askeri operasyon planı
“3 – Hazırlıklar ve siyasi görüşmeler için makul bir süre…”[5]   
TAHRAN KONFERANSI, 28 KASIM- 1 ARALIK; CHURCHILL-ROOSEVELT-STALİN
29 Kasım Churchill’in Türkiye hk beyanı:
“Britanya Hükümeti, Türklere; üç büyük devletin savaşa katılma davetini kabul etmemelerinin özellikle Boğazların geleceği ile ilgili olarak çok ciddi siyasi sonuçları ve toprak kaybı riskleri olacağını açıkça belirtecektir.”
Toprak kaybı riskleri: “territorial consequences”
Bu beyanı Deringil şöyle vermiştir:
“Türkiye’nin savaşması için üç devlet tarafından yapılacak davete Türkiye’nin uymaması halinde:  ‘İngiltere onlara[6]da bu davranışlarının savaş sonrasında Boğazların statüsüne olumsuz etki yapabileceğini…’ söyleyecekti.”
Aradaki fark çok açık ! “Territorial consequence” hiç yok.
Konferans’ta bir gün sonra Molotov, Eden’a soruyor: “Churchill dün ne demek istedi?” Cevap: “Doğrusu hiçbir fikrim yok.” Böyle bir şey söylemiş olduğuna inanamıyor. 
Kaynak: FRUS Belgesi, The Tehran Conference, sayfa 536 ve 573
KAHİRE KONFERANSI, CHURCHİLL-ROOSEVELT –İNÖNÜ, 4-7 ARALIK
Bu konferans ile ilgili ABD arşiv belgesi, FRUS, The Second Cairo Conference, 180 sayfadır.
Türk yazarlarının yazdığı 2. Dünya Savaşı ile ilgili kitap sayısı iki elin parmak sayısından az:
Dışişleri Bakanlığı, 1973, İkinci Dünya Savaşı Yılları. Kahire Konferansı 16 sayfa
Feridun Cemal Erkin[7], Belleten Makalesi,[8] 1979. Kahire Konferansı, 24 sayfa
Zehra Önder, II. Dünya Savaşı’nda Türk dış Politikası[9] - Kahire Konferansı 5 sayfa
Yuluğ Tekin Kurat, Belleten Makalesi, 1983. Kahire Konferansı 22 sayfa
Selim Deringil, Denge Oyunu, 1994. Kahire Konferansı 7 sayfa
Cüneyt Arcayürek, Şeytan Üçgeninde Türkiye 1987  - Kahire Konferansı 1sayfa
İlhan Tekeli-Selim İlkin, İkinci Dünya Savaşı Türkiye’si, 2014, Kahire Konf. 19 sf.
Onur Öymen, Silahsız Savaş, 2002, Kahire Konferansı, 1 sayfa
Sekiz yazarımızın kitaplarında Kahire Konferansı bölümlerinin toplam uzunluğu ancak 95 sayfadır !
Kahire Konferansı’nda şu hususlar Churchill tarafından vurgulanmıştır:
Evet Adana Listesi % 10 oranında dahi gerçekleşmemiştir çünkü malzemeler               El Alameyn’e gönderilmiştir.
Türkiye, Batı Anadolu hava meydanlarını İngiliz ve ABD uçaklarına açmalıdır.
Türkiye’nin vereceği asgari askeri malzeme listesi incelenecek ve imkan ölçüsünde ikmal edilecektir.
Türkiye her halükarda 15 Şubat’ta savaşa girmelidir.
Buna karşı İnönü ve Menemencioğlu, yeni bir asgari liste vereceklerini, bu listedeki malzemeler teslim edilmedikçe Türkiye’nin savaşa girmesinin söz konusu olamayacağını çok açık bir şekilde belirtmişlerdir.
Başkan Roosevelt bu konuda anlayış göstermiş ve Türkiye’nin asgari malzemeyi almadan savaşa girmesinin doğru olmayacağını kabul etmiştir.
Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda Roosevelt ile Churchill arasında görüş ayrılığı Konferans’ta belli olmuştur.
12 ARALIK ANKARA LİSTESİ
Yeni asgari liste 11 Aralık günü sözlü olarak, 12 Aralık günü ise yazılı olarak İngiliz Büyükelçisine verilmiştir:
Bu listenin çok abartılı olduğu iddia edilmiştir. Türk yazarları da bu görüşe kısmen/tamamen katılmışlardır.
Oysa bu iddia doğru değildir ve doğru olmadığını T. C. Cumhurbaşkanı İnönü Britannica makalesinde açıkça belirtmiştir:
“1943 senesi, müttefiklerin, Akdeniz’de ve Rus ovalarında ileri hareketleriyle geçti. Büyük devletlerin liderleri sık görüştüler. Her görüşmede Türklerden bahis olunuyordu. 1943 sonunda, Türkiye Cumhuriyetinin harbe davet olunmasını, Tahran’da görüştüler ve bunu Türklere haber verdiler. Türkiye Cumhurbaşkanı Kahire’ye davet olundu ve orada Mr. Roosevelt ve Mr. Churchill ile bu meseleyi konuştu.
“Türkiye, 1943’te kararlaştırılan silahlandırma işinin tatbik edilememiş olduğunu gösterdi. Bununla beraber, eski programda ısrar etmeyerek, harbe girmeyi esas itibariyle kabul ediyor. Almanlarla Bulgarların müşterek hücum ihtimaline karşı, iki üç ay zarfında mümkün olan asgari vasıtalarla teçhiz olunmasını ve hareket ve işbirliği tarzının kararlaştırılmasını istiyordu.
“Bir İngiliz askeri heyeti, Ankara’da bu meseleyi uzun uzun görüştü. İngilizler, Türklerin muhtaç oldukları malzemeyi veremiyorlardı. Türkler de İngilizlerin vermek istediklerini kafi bulamıyorlardı.
“Harbe davet olunan Türkiye ile konuşma tarzı da talihsizdi. Türkiye’nin harbe girmesi konusu Tahranda görüşülmüş, hatta yazılmış. Fakat, ne görüşülüp ne yazıldığı söylenmiyordu.
“1944 Şubatında, Ankara müzakeresi neticesiz kaldı ve Türkiye aleyhinde basın polemiği başladı.[10] Geçen beş sene unutulmuştu.[11]
12 Aralık tarihli Ankara Listesinin abartılı olup olmadığının ölçüsü ne olabilir?
Herhalde yatak odasındaki kasaya sahip çıkamayarak Cicero olayına bulaşan bir Büyükelçinin kişisel görüşleri geçerli bir ‘Ölçü’ olamaz.
Gerçekçi ölçü, Adana Listesi’nin elimizde var olan bir yaprağı ile Ankara Listesinin aynı kalemlerinin karşılaştırılması ile ortaya çıkabilir.
Adana Listesinde Tanklar:
1 470 adet ağır tank + 645 adet orta-hafif tank
1943 yılında sevkiyat:
SIFIR ağır tank ve sadece 350 adet hafif tank
Ankara Listesinde tanklar:
500 adet Ağır Tank – ABD Sherman
İnönü, Defterler’de büyükelçi ile görüşmeler hakkında şöyle yazmış: 18 Aralık: İngilizlerle büyük kavga. Numan’ın kati cevapları: Emrivaki yaptırmayacağız. Provocation. Numan gece pavyonda tekrar İngiliz sefiriyle dostane görüşmüş.
İNGİLİZ ASKERİ  HEYETİ İLE GÖRÜŞMELER: 1 OCAK – 2 ŞUBAT 1944
İngiliz büyükelçisinin hezeyanlarına rağmen 31 Aralık 1943 gün Ankara’ya gelen İngiliz Hava Mareşali Linnell heyeti ile 12 Aralık Listesi üzerinde görüşmeler 2 Şubat’a kadar devam etmiş, ancak 110 adet Ağır tank ve SIFIR Spitfire uçağı verebilecekleri anlaşılınca, sonuçsuz kalmıştır.
Linnell, 3 Şubat 1944 günü Genelkurmay’a haber bile vermeden Ankara’dan ayrılmıştır. 3 Şubattan sonra İngiliz basınında Türkiye aleyhinde yazılar yayımlanmıştır, EK.
3 Şubat’tan sonra Türkiye, gözlerini Kars’a, Ardahan’a ve Boğazlara dikmiş kuzey komşusunun talepleri karşısında yalnızlığa sürüklenmiştir.
Bu yalnızlıkta Türkiye’nin müttefiklerine karşı ‘correct’ davranmış olmasının dışında bir payı yoktu. 
Bundan sonra İngiliz basınında Türkiye aleyhine yazılar çıkmış ve Churchill, Tahran Konferansı’nda Stalin’e yaktığı Yeşil Işığı –Türkiye ve Boğazlara yönelik Sovyet Talepleri hakkında -  9 Ekim 1944 günü Moskova’da, Stalin’e şu sözleri ile teyit etmiştir:
“Montrö dışında – ki, o sözleşme de artık geçerli değildir: obsolete olmuştur – Türkiye ile bağım yok”
İnönü’nün Makalede söylediği şu söze
“Geçen beş sene unutulmuştu.”
ek olarak Churchill, 1 Ekim 1939 tarihinde Türkiye-Britanya-Fransa arasında imzalanan ve 15 yıl süreli Karşılıklı Yardım İttifakı’nı da unutmuştu.
Türkiye’nin YALNZLIĞI
Türkiye 1944 ve 1945 yıllarını, Sovyet taleplerine karşı yapayalnız geçirmiştir.
Ta ki, Roosevelt öldükten - 12 Nisan 1945 - sonra yerine geçen Truman gerçekleri görerek     5 Ocak 1946’da
“Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi istila ederek Boğazlar bölgesini ele geçirmek istediğine artık hiç şüphem kalmadı. Eğer bu gidişe demirden bir yumruk uzatıp ‘DUR’ demezsek, yeni bir savaş çıkacak…”
yazdıktan ve 5 Nisan 1946’da özel bir mesaj ile dünyanın en büyük savaş gemisini İstanbul’a gönderene kadar.
Özellikler
Missouri
Yavuz (Goeben)
Yapım Yılı
1944
1909
Toplam Ağırlık          bin ton
45
25
Uzunluk                       metre
270
186
Eni                               metre
33

Hızı                              km/st
61
47
Mürettabat          (subay + er)
2 700
43 subay – 1 010 er
1998 KAHİRE PANELİNDE AMERİKALI Bİ BİLİM ADAMININ SÖYLEDİKLERİ
Weisband 1998:
“Kahire Konferansı, Soğuk Savaşın başlangıcının habercisi olmuştur, diye düşünüyorum…
“Kahire Konferansı hangi açıdan bakılırsa bakılsın işte öyle bir dönüm noktası idi…
“Kahire Konferansı, Stalin ile Batı Müttefikleri arasındaki Soğuk Savaş ilişkilerinin ilk başlangıcını oluşturmuştur…
“Eğer Cumhurbaşkanı İnönü, Kahire Konferansı’nda İngiliz demarche’ını kabul ederek Almanya’ya karşı derhal savaşa girseydi ve bu Sovyetler için Türkiye’nin herhangi bir bölgesini işgal için tarihi bir neden olarak kullanılmış olsaydı…[12]
“…o[13] sayede Soğuk Savaş, süper güçlerin arasında soğuk bir savaş olarak kaldı, sıcak savaşa dönüşmedi…   
“Kahire Konferansında İnönü ilahi bir gerçekçilik göstererek yalnız Türkiye’yi değil bütün Batı dünyasını korumayı başardı. Bu başarının önemini algılamamız için Soğuk Savaşı yaşamamız ve sonunu görmemiz gerekti…”
***
SONUÇ
1943 Olaylarını Türkiye’nin dışındaki aktörler oluşturmuşlardır. Yabancı aktörler:
Churchill:
Adana Buluşmasına kendini davet ettirerek Genelkurmay Başkanı ile gelmiştir.
Adana Listesindeki malzemelerin verilmesini kendisi önermiştir.
“…felakete sürükleyecekse Türkiye’nin savaşa girmesi yanlış olur.  Ve müttefiki Büyük Britanya böyle koşullar altında savaşa girmesini… asla istemeyecektir...” bu yazılı taahhüdü vermiş ve 11.2.1943 günü kendi parlamentosunda teyit etmiştir.
Stalin – Molotov:
Stalingrad ve Kursk zaferlerinden sonra 19 – 30 Ekim Moskova Dışişleri Bakanları Konferansında dayatmışlardır: “Türkiye derhal savaşa girsin”
Churchill;
Eden’a 3 Kasım tarihli telgrafı ile Sabah Esinleri’ndeki  “asla” sözcüğünü ve 11 Şubat’ta House of Commons konuşmasında söylediklerini unutmuş, Türkiye’nin 17 Kasım’da hangi koşullar altında savaşa gireceğine dair yazılı beyanını görmezden, Kahire Konferansı’nda İnönü ve Menemencioğlu’nun aynı doğrultudaki sözlü beyanlarını da duymazdan gelmiştir.
Ayrıca 12 Aralık Listesini ciddiye almamış, bu listedeki 500 Sherman tankı ile 216 Spitfire uçağı taleplerimize karşı “110 tank ve SIFIR uçak” önermiş, kabul edilmeyince de 3 Şubat 1944’de Ankara’ya gönderdiği hava Mareşali Linnell’i geri çekmiştir.
3 Şubat 1944’den sonra, 5 Nisan 1946’ya kadar Türkiye YALNIZ’dır, 2 Yıl 2 Ay 2 Gün !  
İnönü ve arkadaşları;
Amerikalı profesör Weisband’ın 1998’de Kahire Panelinde söylediği gibi, doğru bildikleri yoldan hiç sapmadan, kumar filan oynamadan, bahaneler ileri sürerek zaman kazanmaya yeltenmeden, hangi koşullar gerçekleşirse savaşa girebileceklerini açıklamışlar, koşulların gerçekleşmemesi durumunda da savaşa girmeyeceklerini kimseden gizlememişlerdir.
Churchill’in Adana’daki söylemleri doğrultusunda ‘correct’ – doğru ve düzgün – davranmış ve çok açık konuşmuşlardır: “Türkiye, TSK yeterli ölçüde güçlenmeden savaşa giremez.”
İnönü ve arkadaşlarının bu davranışları sayesinde, Weisband’ın da öylediği gibi, Dünya; 3. Dünya Savaşı’nın eşiğinden dönmüş ve onun yerine Soğuk Savaş yaşanmıştır: 1946 – 1991.
Türkiye, bir anlamda Soğuk Savaşın oluşum nedeni ve başlangıç döneminde önemli bir odak noktasıdır.
Soğuk Savaş’ın başlangıcından NATO üyeliğimize kadar Milli Dış Politika vardı
Truman’ın Stalin’e Demir Yumruğu: Missouri Savaş gemisi İstanbul’da…………………….... 5 Nisan 1946
Truman Doktrini Kanunu ve Türkiye – ABD Askeri Yardım Antlaşması…………………..12 Temmuz 1947
Marshall Planı kapsamında Türkiye – ABD ekonomik İşbirliği Antlaşması…………………...4 Temmuz 1948          
Kore Savaşı ve B.M. Askeri Gücünde Türk Tugayı – Komutanı General Tahsin Yazıcı………………….1950
Türkiye’nin NATO üyeliği, TBMM ittifakla onaylanıyor……………...………………18 Şubat 1952
Başbakan Menderes, Milli Dış Politikayı vurgulayarak, 18 Şubat 1952 günü NATO üyeliği için
“Bu Eser hiç şüphe yok, Türk Milletinindir”
demiştir. “Benim” ya da, “D P’nin” dememiştir.    
EK:                
1944 YILINDA 3 ŞUBAT’TAN SONRA İNGİLİZ BASININDA ÇIKAN YAZILAR
9 Şubat - The Times[14]
“Görüşmeler  (Türkiye ve Büyük Devletler arasında) ölü bir noktaya gelmiştir. Kamuoyu Türkiye’nin savaşa katılmasına karşıdır. Bu yüzden hükümet havaalanlarının kullanımını reddetmiştir. İngiliz görüşüne göre, bir Alman saldırısı tehlikesi hemen hemen hiç kalmamıştır. Türklerin malzeme talepleri abartılmıştır. İngiliz Genelkurmay Heyeti bu yüzden ayrılmıştır. (İngiliz Hava Mareşali Linnel ve Tümgeneral Baillon 3 Şubat günü Ankara’dan ayrılmışlardı) İngiltere dört yıl boyunca büyük sabır gösterdi. Türkiye’nin Yakın Doğu’da bir Alman saldırısını önlemek suretiyle müttefik davasına büyük hizmetlerde bulunduğunu kabul ediyor ve geçmekte olan bulutun dağılacağını umuyor.[15]
 26 Şubat - The Times:
“Türk devlet adamları, Avrupa’nın Nazizim’den kurtarılmasına aktif olarak katılmayan bir Türkiye’nin dünyada ancak çok küçük bir rol oynayabileceğini biliyorlar. Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya’nın gerisinde bir yere sahip olur.”
3 Mart - The Times:
“Türkiye şimdi karar vermelidir. Aksi halde savaştan sonra yalnız kalır.[16]
2 Nisan - The Times:
“ABD de Türkiye’ye silah malzemesi sevkiyatın durdurdu”
8 Nisan - The Times:
“Türkiye 8.1.1943’den beri Almanya’ya 55 bin ton krom teslim etti, daha da 135 bin ton teslim etmekle yükümlü, 31.12.1944’e kadar. Almanya ise 18 milyon TL değerinde savaş malzemesinin teslimi ile yükümlü.[17]
Churchill’in 24 Mayıs 1944 günü House of Commons’ta yaptığı konuşmadan sonra İngiltere basınında Türkiye aleyhinde yazılar devam ediyor:
28 Mayıs - The Sunday Times:
“Türkiye; sakın, yardım etmediği galiplerin, yardım etmiş olsa idi gösterecekleri şükranı kendisine sunacakları hayaline kapılmasın.”
16 Haziran - The Times:
“Menemencioğlu kesin tarafsızlıktan yanaydı.[18]
19 Haziran - The Times:                                                                                     
“Almanya’ya başka malların teslimatının da durdurulması umulabilir.”
20 Haziran - The Times:
“Türk halkı, yabancı müdahalesine karşı çok hassastır. Bu yüzden bu etkiyi uyandırmaktan kaçınılmalıdır. Türkiye’de barış imzalandığında yalnız kalmaktan korkulmaktadır.”
22 Haziran - The Spectator:
“Türkiye, ileri görüşlü bir siyasete geri döndü.”
24 Haziran - The London Press Service:
“Türkiye’nin müttefiklere yardımı oyalayıcı nitelikte ve nerede ise zorlama idi.”
29 Haziran - The Times:
“Son sekiz aydaki Türk-İngiliz ilişkileri: dürüst-belirsiz-fırtınalı-dürüst.[19]
31 Temmuz - The Times:
“Türkiye ilişkileri koparırsa, bunu, demokrasinin zafere ulaşmasında yardımcı olmak amacıyla, kendi isteği ile yapar.”
3 Ağustos - The New Statesman and Nation:
“Türkiye 5 yıl bekledi. Şimdi ise barış konferansına girişi elden kaçırmak istemiyor. Belki orada ayakta duracak bir yer bulabilecektir.[20]
3 Ağustos - The Daily Mail
“Türkiye şu ana kadar göze çarpıcı bir pasiflik gösterdi. “
4 Ağustos - The Economist
“Türkiye’nin kararı ancak Balkan devletlerini canlandırabilirse bir anlam taşır. Bu kararı Rusların ilerleyişi, istila ve Hitler’e yapılan suikast etkilemiştir.”
4 Ağustos - The Cavalcade:
“Türkler, Rusya’ya karşı kendilerini suçlu hissediyorlar. Onun düşmanlığından korktukları için dostluğunu arıyorlar. Stalingrad önünde iken, olacak bir ittifakı Ruslar sevinçle karşılardı.”
6 Ağustos - Londra Radyosu:
“Türk-Alman ilişkilerinin kopması, Balkanlar’daki durumu düzeltmiştir.”
9 Ağustos - The Times:
“İlişkilerin kesilmesi hakkındaki görüşmeler, Türkiye’nin savaşa tam olarak katılmasını talep eden ve Türklerin 1942’de Kafkaslar’da yürüyüşü ve Turancı tahriki konusunda şikayetleri olan, Rusya olmaksızın sürdürüldü.”
9 Ağustos - Basler Nachrichten, Pravda’dan naklen:
“Türkiye’nin zafer rüzgarlarının nereden estiğini anlaması için beş yıl gerekti. Türkiye Alman propagandasını etkisi altında kaldı ve hala daha bir beşinci kol barındırmaktadır.”
9 Ağustos - Pravda: “Türkiye 1941’den beri Almanlara yardım etmiştir.”
İngiliz basını Sovyet Pravda ile aynı frekansta !       




[1] Basit piyade tüfeği bile eksikti. Eldeki tüfekler 1890’lardan kalma idi.
[2] Adana buluşmasını kastediyor
[3] Burada Hugessen atılarak, ‘Hayır. O zaman harbe giriniz demedik’ dedi. “Ne dediniz?” diye sordum. “Yugoslavya Hükümetini mukavemete sevk için bir blöf yapınız dedik” dedi. Ben gülmeye başladım.
“1941’de kuvvetinin en yüksek derecesinde bulunan Alman cenuba kalkarken blöf yapmak teklifi, harbe girmek teklifinden de daha güzel. Benim delilimi takviye ettiniz. Teşekkür ederim,” cevabını verdim.
İkisi de gülmeye başladılar !
[4] Menemencioğlu’ndan ek bilgi: “Mösyö Eden, söylediklerimin birçoğunu anlayışlı bir tarzda dinledi. Hak vermedi. Fakat itiraz edemedi. Neticede tekrar ricalarına avdet etti. Ve hükümetimizin cevabını bir an evvel beklediğini ve bu cevapta vaziyeti müdrik bir surette hareket etmemizi çok temenni ettiğini söyledi.”   
[5] Turgut Menemencioğlu’nun 1998 Panelindeki bildirisinden. Türkiye bu hususları 17 Kasım 1943 günü İngilizlere bildirdi.
[6] Türklere
[7] Yayımlandığı tarih 1979’da 80 yaşında. Makalenin Mizanpaj kötü, sıralaması yanlış, okuması çok zor. Konferans toplantılarında takdim tehir hataları var. Birinci Toplantı ile ilgili bölümün olmaması önemli eksiklik.
[8] Türkiye’nin Savaşa Katılması için Kahire’de Yapılan Müzakereler
[9] Almanya’da Almanca 1977, Türkçe baskısı 2010
[10] Nihat Erim Günlüklerde bu konuda ek bir bilgi veriyor:

“2 Aralık 1946
 “Akşam yemeğine Mümtaz Ökmen, Falih Rıfkı, Saraçoğlu, Saffet Arıkan, Reşat Şemsettin, Fuat Carım (Hariciyeden), Faik Reşit, Tahsin Bekir Balta çağrıldılar.  Ben de bulundum. Son şeklini (makalenin) bana yüksek sesle okuttu. Herkes beğendi.
“Yalnız bir yerde Paşa 1944’de Ankara’da İngiliz askeri heyeti ile yapılan müzakerelerden bahsederken, bizim istediğimiz 250 tayyare ile 400 tankı çok gördüklerini, vermediklerini yazmış. Bunda İngiltere’ye tariz kokusu var. Adet zikredilmesin diyenler oldu… Uzun münakaşalar oldu. Sonunda paşa rakamları kaldırdı. Ama cümlenin manasını bozmadı.  
NOT: İnönü , 12 Aralık1943 listesindeki rakamları yanlış hatırlamış:  Talep edilen 216 Spitfire, 48 Mitchell ve 36 Moskito uçağı ile 500 Amerikan Sherman tankı idi. İngilizler ise Adana Listesindeki 1470 ağır tankı hiç veremediklerini unutarak, 500 Sherman tankı yerine 110 tank ve SIFIR uçak vermeyi önermişlerdi. Türkiye, havadan gelecek saldırılara karşı koyacak savunma amaçlı uçağı bulunmadığı gibi Bulgaristan’dan gelecek bir
zırhlı saldırıyı 200 Valentin ve 150 Stuart hafif  tankı ve sadece 110 Sherman tankı ile karşılamak zorunda kalacaktı. İşte 1944 yılı Ocak ayında savaşa girmeye zorlanan Türkiye’nin savunma gücü  bu düzeyde idi.    
Keşke o rakamlar (yanlış dahi olsa) makaleden çıkarılmasaydı.
[11] Britannica’nın 4 ciltlik ansiklopedik yayını 1947 yılı Mart ayında yayımlanmış (LIFE Dergilerinde tam sayfa reklamları var. İnönü’nün, Truman Doktrini ilan edildikten ve 12 Temmuz 1947 tarihinde 100 milyon dolarlık yardım antlaşması imzalandıktan sonra bu makalenin 15 Eylül’de ULUS Gazetesi’nde üstelik birinci ve ikinci sayfalarda tam sayfa) yayımlanmasına neden karar verdiğini merak ediyorum.     
[12] 3. Dünya Savaşı başlardı.
[13] İnönü’nün Stalin’e o fırsatı vermediği için
[14] 9.8.1938 tarihinde Türkiye hakkında övgü dolu yazılar içeren özel ek (The Turkish Number) yayımlamıştı 
[15] Türk basınında İngiltere karşıtı yazılar çıkıyor. Özellikle Vatan’da Ahmed Emin Yalman’ın başyazıları
[16] 6 Martta, Tasvir-i Efkar’da Peyami Safa cevap veriyor:
“Biz İngiltere’nin rızası ile Almanya’nın da dostuyuz. Kimse bize bir dostun sırtına hançer saplama alçaklığını teklif edemez. Kime karşı savaşa girişeceğiz? Bizim hiçbir emperyalist amacımız yok. Sığınaklarımız (Hava saldırılarına karşı) da yok.
[17] 14 Nisanda İngiltere ve ABD Büyükelçileri Türkiye’ye Almanya’ya krom teslimatının durdurulmasına ilişkin (beklenen) notaları verdiler.
[18] Menemencioğlu, 15 Haziran  tarihinde istifa etmişti.
[19] 31 Temmuz günü von Papen Saraçoğlu’na açıkladı:Anglosakson baskısı ile hedeflenen, Almanya ile ilişkilerin kopması, Türkiye’ni hareket özgürlüğünü yok eder.” 2 Ağustos günü Türkiye ile Almanya arasında diplomatik ilişkiler kesiliyor, 5 Ağustos günü von Papen Türkiye’den ayrılıyor. 
[20] Churchill’in 2 Ağustos House of Commons konuşmasından bir gün sonra