TÜRKİYE’NİN 2 YIL 2 AY 2
GÜN SÜREN YALNIZLIĞI
Mehmet Arif DEMİRER
Bu Yalnızlık, 5 Nisan
1946 günü dünyanın en büyük savaş gemisi Amerikan Missour’nin İstanbul’a
gelmesi ile sona ermişti.
ABD Başkanı Roosevelt
öldükten - 12 Nisan 1945 - sonra yerine geçen Truman Sovyetlerin yayılmacılığı
ile ilgili gerçekleri görerek 5.1.1946 günü, kısa bir süre sonra görevden
alacağı Dışişleri Bakanına sekreterinin görmesini istemediği için el yazısı ile
yazdığı bir muhtırada,
“Sovyetler Birliği’nin
Türkiye’yi istila ederek Boğazlar bölgesini ele geçirmek istediğine artık hiç
şüphem kalmadı. Eğer bu gidişe demirden bir yumruk uzatıp ‘DUR’ demezsek, yeni
bir savaş çıkacak…”
diyerek “demir yumruk”
niyetine Missouri’yi İstanbul’a göndermiş ve bu yalnızlığı sona erdirmiştir.
Truman’ın T. C. Cumhurbaşkanı’na gönderdiği özel mesajı gemi ile birlikte
Türkiye’ye gelen Büyükelçi A.W. Weddel, Ankara’da şöyle açıklamıştı: “Missouri
ile Türkiye’ye memleketlerimiz arasındaki büyük dostluğu sembolize etmek üzere
geldik.”
Bu mesaja karşı İnönü “Amerikan
donanmasına mensup gemiler, bize ne kadar yakın bulunursa o kadar iyi olur” diyerek
Türkiye için yeni bir dönemi başlatmıştır.
5 Nisan 1946’dan 2 yıl 2
ay 2 gün geriye gittiğimizde, Yalnızlığın; İngiliz Hava Mareşali Linnell
başkanlığındaki bir İngiliz heyetinin heyetin 1 Ocak 1944 gününden beri Türkiye
Genelkurmay Başkanı ile sürdürdüğü görüşmelerde sonuç alamadığı için 3 Şubat
günü veda bile etmeden çekip gittiği gün başladığını görüyoruz. Görüşmeler; 4 -
7 Aralık 1943 günleri Kahire’de toplanan konferansta Churchill’in İnönü’ye “15
Şubat 1944’e kadar savaşa girmezsen…” diye tehditler içeren dayatmasına
karşılık İnönü’nün, asgari askeri ihtiyaç malzemesi verilmedikçe Türkiye’nin
savaşa girmeyeceğini açıklaması ve 12 Aralık 1943 günü bu asgari askeri malzeme
listesinin İngiltere’nin Ankara Büyükelçisine gönderilmesi nedeniyle
başlamıştı. İngilizler bu listedeki özellikle 500 ağır tank ile 216 Spitfire
avcı uçakları yerine 110 ağır tank ve sıfır uçak teklif ettikleri için anlaşma
mümkün olmamış ve bu nedenle Türkiye 2. Dünya Savaşına katılmamıştı. Bunun üzerine Churchill müttefiki Türkiye’yi
kuzey komşusunun önce gizli daha sonra aleni taleplerine karşı yapayalnız
bırakmıştı.
Türkiye’nin 3.2.1944 ile
5.4.1946 arasında yaşadığı kabus 2 yıl 2 Ay 2 Gün sürmüştü.
Türkiye için 5 Nisan
1946 günü başlayan Soğuk Savaş sürecinde; Türkiye’nin, 18 Şubat 1952 günü
TBMM’nin ittifakla aldığı bir karar ile kesinleşen NATO üyeliği ile 2. Dünya
Savaşı sonunda ortaya çıkan iki kutuplu dünyada Batı demokrasileri yanında yer
alması ile yeni dönem başlamıştı.
Bu sürecin önemli
kilometre taşları ABD ile Truman Doktrini kapsamında 12 Temmuz 1947 tarihinde
Askeri Yardım Antlaşması, Marshall Planı kapsamında 4 Temmuz 1948 tarihinde
Ekonomik İşbirliği Antlaşmaları ve nihayet 1 Şubat 1952 günü kesinleşen NATO
üyeliğidir. Bunların tümünde ülkede 1945 yılında başlayan çok partili yeni
siyasi dönemde ısrarla sürdürülen MİLL DIŞ POLİTİKA vardı.
2016 yılında Türkiye’de,
bir yanda YALNIZLIK öte yanda PKK ve IŞİD terör olayları yaşanırken var olmayan
Milli Dış Politika var olan ise her konuda bölünmüşlüktür. “Önüne yatmak”
deyiminin yorumlarında bile ikiye bölünmüştür 80 milyonluk Türk Milleti.
Türkiye’yi bu duruma getirenler, 1944’ten farklı olarak, kendi içimizdedir. Ne
kadar övünseler ya da dövünseler azdır. (Ankara: 11 Nisan 2016-ANAYURT
Gazetesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder