HİLAFETİ GERİ
GETİREBİLECEK GÜÇ
Mehmet Arif
DEMİRER
Hilafetin geri
getirilmesi konusuna, TBMM’de 29 Kasım 1955 gecesi Menderes tarafından DP Grubu
toplantısında değinilmişti. Menderes, TBMM’nin yüzde doksanını oluşturan DP
Grubu üyelerine (488 milletvekili), “Siz o kadar güçlüsünüz ki, isterseniz
hilafeti bile geri getirebilirsiniz” demişti. (Aslında Yassıada’ya getirtilen
Zabıtlarda böyle bir cümle yok?)
Menderes, bugün bir
takım kişilerin olduğu gibi Osmanlı özlemi ile yanıp tutuşmuyor, hilafetin geri
getirilmesi gibi imkansız bir şeyi ise kesinlikle istemiyordu. O, sadece
TBMM’nin yüzde doksanını oluşturan bir grubun gücünün ölçüsünü tanımlıyordu:
İsterse hilafeti bile geri getirebilecek kadar güçlü.
1954 seçimlerinde tüm
Demokrat Parti milletvekilleri adayları yerel yoklama ile seçilmişlerdi. Daha
sonra, 1957 seçimlerinde başlayarak adayların Genel Merkez tarafından
belirlenme sistemi Türk siyasetine kanser gibi girdi ve yerleşti. Bugün
adayları genel başkanlar birer birer tespit ediyorlar.
16 Nisan günü 80 milyon
T. C. vatandaşı ülkenin geleceği ile ilgili çok önemli bir karar vereceklerdir:
EVET ya da HAYIR. EVET demeyi düşünenler Çanakkale 1915’i anlatırken bile olay
ile yakından uzaktan bir ilişkisi olmayan Abdülhamit’i hatırlamak ölçüsünde
Osmanlı özlemi içindeler. Onlar için Çanakkale 1915’de Mustafa Kemal Yok,
Abdülhamit Var. Abdülhamit ile Çanakkale 1915 arasında nasıl bir bağ kuruyorlar
anlamış değilim.
16 Nisan’da çıkacak EVET
oyu ile, Menderes’in bahsettiği, 25 milyon T. C. vatandaşının gerçek
temsilcileri olan milletvekillerinin yüzde doksanının gücü, bir kişiye sunulmuş
olacak.
16 Nisan oylamasında %
51 EVET oyu böylesine dramatik bir gelişmek için yeterli. Cumhurbaşkanı ise çok
büyük bir başarı sonucu olarak % 60 hedefini koyuyor.
Diyelim ki % 60 EVET
çıktı. Yüzde kırk HAYIR’ı ne yapacağız? Ya da % 55 ve 45 gibi bir bölünme herkesi
rahatsız etmeyecek mi? % 40 ya da daha yüksek bir HAYIR oyuna rağmen kabul
edilmiş sayılacak yeni bir ANAYASA, gerçekten 80 milyonu kucaklayacak bir
anayasa olacak mı? Yoksa 1961 anayasasında olduğu gibi toplumun yarısı
tarafından benimsenmemiş olarak kalacak mı? Son soru: % 51 EVET oyu ile bile
kabul edilmiş bir anayasanın tek kişiye sunacağı güç, Menderes’in 29 Kasım 1955
gecesi bahsettiği güç, sakıncalı değil
mi?
Bakınız Gazi Mustafa
Kemal, 19 Ocak 1923 günü İzmit’te halk ile yaptığı sohbette Meclis’in gücünü
tek bir adama teslim etmesi konusunda neler söylemiş:
“…yakında çıkmış bir
kitap gördüm. Bu kitaba vaz’ı imza edenin Hoca Efendilerden biri olduğunu
anladım. O diyor ki, ‘Meclis Halifenindir.’
“EFENDİLER, BU KADAR
SAKAT MANASIZ BİR ŞEY OLAMAZ. BU; DÜNYADA BENLİĞİNİ, İNSANLIĞINI VE HAKİMİYET-İ
MİLLİYESİNİ ANLAMIŞ BİR HEYET-İ İÇTİMAİYENİN HİÇBİR VAKİT KABUL EDEMEYECEĞİ BİR
SAFSATADIR…
“Meclis Halifenin
değildir ve olamaz. Meclis yalnız milletindir. Ve ancak milletin vekillerinden
mürekkeptir. Milletin verdiği salahiyet ve vezaifi ifa eden zevattan ibarettir.
Binaenaleyh yalnız ve yalnız milletindir ve Meclis ancak milletin emrine
mutavaat etmek mecburiyetindedir… O kitabı yazan Hoca Efendinin vezaif-i
Hilafeti tetkik ve ifade etmek için karıştırdığı kitaplar Yezid zamanında
yazılmış olan kitaplardır. O Yezid ki, Halife unvanı ile dünyanın en zalim ve
müstebit hükümdarıydı. Binaenaleyh o kitaplarda vezaif-i Hilafet olarak
yazılmış olan şeyler Yezid’in vezaif-i saltanat-ı müstebiddanesidir.”
“Millet, hakimiyetini
elinde tutuyor ve ancak hakimiyetinden icabı kadarını tatbik etmek üzere Millet
Meclisi’nin heyet-i umumiyesini tavzif ediyor.
“FAKAT BİR TEK ADAMA
SALAHİYET VERİLEMEZ.” NOKTA !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder