“ALMANYA’NIN
UTANÇ KARNESİ”
Bu başlık
24 Eylül günü KARAR Gazetesi’nin manşeti idi. KARAR’daki.habere göre
Almanya’da; her yıl 10 bin ırkçılık/İslamofobik suçu işleniyor, her hafta bir
camiye saldırı düzenleniyormuş. 2013’e kıyasla ırkçı müdahaleler % 87 artmış,
1991 – 2011 yılları arasında 746 ırkçı cinayet işlenmiş.
KARAR bu
durumu “Utanç Karnesi” diye tanımlamış.
Ben çok
daha utanılması gereken bir olaydan bahsetmek istiyorum:
2014
yılında yapılmış bir Alman filmi: Im Labyrinth des Schweigens. (Suskunluğun
Karanlık Tünelinde) Her ne kadar
labirent sözcüğünün sözlük karşılığı ‘içinden çıkılmaz bir durum’ ise de bu
başlıkta, ‘içinde kaybolmanın çok kolay olduğu karanlık bir tünel’ daha uygun
bir karşılık.
Filmin
öyküsü şöyle: 1959 yılında Frankfurt’ta genç bir savcı edindiği bir bilgiye
dayalı olarak Auschwitz Öldürme Kampında görev yapmış bir NAZİ’nin Frankfurt’ta
bir devlet ortaokulunda öğretmen olarak çalıştığını tespit ediyor ve Eğitim
Bakanlığı’na sunulmak üzere amiri kıdemli savcıya bir dosya sunuyor.
32
yaşındaki savcı o tarihe (1959) kadar Auschwitz’de neler olup bittiğini hiç
duymamış !
Dosya
üzerinde Eğitim Bakanlığı’nda hiçbir işlem yapılmıyor ve NAZİ öğretmen göreve
devam ediyor.
Frankfurt’un
başsavcısı, ara kademeleri atlayarak genç savcıyı Auschwitz dosyasını
hazırlayıp yargıya taşımak üzere görevlendiriyor ve uyarıyor: “Adenauer
Almanya’sında hala NAZİ’ler korunuyor. Elini çabuk tut. Ben emekli olduktan sonra yerime gelecek
kişiden aynı desteği göremeyebilirsin.”
Gerçekten
de genç savcının topladığı somut delillere ve tanık beyanlarına rağmen 19 NAZİ
hakkında İddianame dosyaları hazırlanması ve yargılamaların başlaması 1963
yılına kadar sürüyor. Davalar 1963 yılında, çeşitli engellemeler ile mücadele
sonunda açılabiliyor.
Bu arada
Alman polisi iki azılı NAZİ’nin yakalanarak Almanya’ya getirilmesi konusunda
çok isteksiz kalıyor. İsrail’in gizli örgütü Mossad ise Eichmann’ı Arjantin’de
bulup İsrail’e getiriyor, yargılıyor ve idam ediyor.
Güney
Amerika’da yaşayan ve sık sık Almanya’ya gelerek ailesinin ticari işleri ve
hatta herkesin gözü önünde vefat eden babasının cenazesi ile ilgilenen,
Auschwitz’in ünlü katil ve işkenceci doktoru Dr. Mengele normal hayatını
sürdürüyor ve 1979 yılına kadar yaşıyor.
Bu filmi
ben yapmadım ama en az 20 kez izledim ! Almanların utanılacak tarihleri ile
nasıl yüzleştiklerini daha doğrusu yüzleşmeye çalışırken nasıl zorlandıklarını
ezberlemek için…
Şimdi
gelelim bu AYIPLI ülkenin parlamentosunun 2 Haziran 2016 tarihinde Türkiye’yi
soykırımcı ilan eden yüz karası Kararına.
Bu karar
karşısında biz ne yaptık? Kısa cevap:
HİÇ BİR ŞEY.
2 Haziran
– 15 Temmuz arasında hiçbir mazeretimiz de yoktu.
15
Temmuz’dan sonra ise yattık kalktık Fethullah Gülen ile.
Yazık
oluyor bu millete.
Haklılığını bu ölçüde (HİÇ) savunamamayı hakketmiyor.
Haklılığını bu ölçüde (HİÇ) savunamamayı hakketmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder