27 Haziran 2016 Pazartesi

MEHMET ARİF DEMİRER ::: "2 HAZİRAN 2016 GÜNÜ ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARINI İÇEREN ÖNERGEYİ KABUL EDEN SAYIN BUNDESTAG ÜYELERİNE AÇIK MEKTUP"

2 HAZİRAN 2016 GÜNÜ ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARINI İÇEREN ÖNERGEYİ KABUL EDEN SAYIN BUNDESTAG ÜYELERİNE
AÇIK MEKTUP
Mehmet Arif DEMİRER
Mehmet Arif DEMİRER
Hayatta ilk ücretli işim 1958 yılında, 18 yaşımda, Cambridge Üniversitesi’nde mühendislik öğrenimime başlamadan hemen önce, ‘Praktikant’ olarak Essen şehrinde Krupp şirketi ile idi.
Haziran ayında Essen’e gelen üst düzey bir Türk bürokratın eşine refakatçi mütercim olarak yardımcı olmuş, bu sayede hem Villa Hügel’deki yemeklere katılmış hem de Alfried Krupp von Bohlen und Halbach ile tanışmıştım. (Fotoğrafta beyaz ceketli genç adam, bugün76 !)
Eylül ayında Türkiye Büyükelçisi İksel’in Rolandseck’teki rezidansında bir resepsiyonda Başbakan Adenauer’ı gördüğüm için de kendimi çok mutlu hissettiğimi hatırlıyorum.
Beş yıl sonra, Dipl. Ing. olarak yine ilk görevim Münih’te Siemens A. G. şirketi ile idi.
Yıllar sonra yirmi yıl, 1975 – 1995, Avusturya’nın Steyr Daimler Puch A. G.’nin traktör konusunda Türkiye temsilciliğini yaparken ülkenizi sık sık ziyaret ettim.
Kısaca ülkenizi, Alman insanını, kültürünüzü ve tarihinizi İYİ bilen bir kişiyim.
Gençliğimin hobby’si 2. Dünya Savaşı idi. 2014 yılından beri bu konu üzerinde çalışıyorum, kitaplarım yayımlanıyor ve üniversitelerde konferanslar veriyorum. Bu bağlamda da NAZİ’leri ve faaliyetlerini yakinen incelemek fırsatım oldu.
Son olarak, ülkenizi 5 yıl Türkiye’de onurla ve başarı ile temsil eden von Papen’i ellili yıllarda tanımak bahtiyarlığına da erişmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
Sayın Üyeler, 2 Haziran 2016 tarihli kararınızı okudum, Almanca, İngilizce ve Türkçe olarak. Bir de şerefli bir subayınız olan Fritz Carl Endres’in 1916 yılında Münih’te yayımlanmış die Türkei başlıklı kitabını okudum, hem de birkaç kez ve çok dikkatli olarak.
Kararınıza göre Osmanlı Devleti yetkilileri “1915 – 1916 döneminde” (Dönemi 24.4.1915 – 31.12. 1916 tarihleri arasında 20 ay olarak kabul ediyorum) “bir milyonu aşkın” Ermeni’ye soykırım uygulayarak öldürtmüş. Bunu da 1 milyon diye kabul ediyorum. Soykırım sonucu hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı ayda 50 000 olarak hesaplanıyor. (devamı yarın)
Sizler; soykırım nedir, soykırım uygulamasında çok sayıda insan (Polonya’da 3 milyon kişi; tarihi bir dünya rekorudur) nasıl öldürülür sorusunun cevabını dünyada en iyi bilen kişilersiniz. Unutmuş olamazsınız. Çünkü, Almanlar, bu konuda, bir daha benzerinin yaşanmayacağını umduğum bir deneyim sahibi olmuşlar ve özellikle kitlesel insan öldürme konusunda uzmanlaşmışlardı.
Şimdi, şöyle bir hesap yapıyor ve işin içinden çıkamıyorum:
Polonya’da 5 yılda (1940 -1944) ve 2. Dünya Savaşı’nın insan öldürmek konusunda en son teknolojilerini kullanarak, 1915 yılı Anadolu’nun fiziksel koşulları ile kıyaslanamayacak ölçüde daha geniş teknik donanıma sahip iken, ayda yine (tesadüfe bakınız !) 50 000 Yahudi öldürülebilmiş. Üstelik NAZİlerin ırkçılığa dayalı bir ulusal genosit politikası ilan edilmiş olmasına rağmen Hitlerin güçlü Reich’ı ayda 50 bin kişi öldürebilmiş. .
1915 yılında, Almanya’nın müttefiki olarak, Karadeniz’e geçip Almanya’nın en büyük düşmanı olan Rusya’ya yardım götürmek isteyen İngiliz ve Fransız donanmalarını ölmek pahasına (kendi subaylarınız o olayın canlı tanıklarıdırlar) Çanakkale’den öteye geçirmemek için 150 bin askerini Gelibolu yarımadasına hapsetmiş Osmanlı, hangi teknoloji ile, doğru dürüst yolu bile bulunmayan doğu ve güneydoğu Anadolu coğrafyasında, hangi silah ve askerlerle ayda 50 bin Ermeni’yi katletmiş olabilir?
Bakınız Alman subayı Binbaşı Fritz Carl Endres 1915 yılında İmparatorluktaki toplam 1.3 milyon Ermeni hakkında neler yazmış:
 “Bütün Türkiye’de Ermeniler de benzer (Rumlarla kıyaslıyor) bir rol oynarlar. Ari ırktan eski bir kültür halkı olan Ermeniler, Küçük Asya’nın doğusunda yerleşmişlerdir. Fakat Ari ırkının tüm özelliklerini, hep tipoloji olarak hem de tavır ve davranış olarak kaybetmişlerdir… Komşuları göçer Kürtlerle bitmek bilmez anlaşmazlıkları ve Anadolu’ya yönelik sinsi İngiliz siyasetindeki rolleri yüzünden giderek artan biçimde bugünkü Türk devlet yapısının esas gündemini teşkil ediyorlar… Ermeni sorununun makul bir biçimde çözülmesi, onların milli bir devlet düşüncesinin gerçekleştirilmesinde gönüllü beraberliğinin sağlanmasında yatıyor. Böylesi bir çözüm yolu, söz konusu devlet düşüncesi için büyük bir avantaj da olabilecektir.
“Nüfusları bir milyondan daha fazla olan Kürtler de, genel olarak Ermenilerin güneyindeyaşarlar… geri kültür seviyesindevahşi ve gaddardırlar…”
Endres, Osmanlı imparatorluğunda Ermeni ve Kürt toplam nüfusunu 2 357 bin olarak vermiş. Kürtleri 1 milyon 57 bin olarak kabul edersek geriye 1 milyon 300 bin toplam Ermeni nüfusu çıkıyor. Ayrıca İstanbul şehrinde 180 bin Ermeni yaşıyormuş. Kimse kılına dokunmamış.  
Bunu yazan ve 1916 yılında Bavyera Prensine ithaf ederek yayımlayan, bir Alman kurmay subay, 3 yıl (1912 – 1915) Osmanlı ordusunda görev yapmış.
Tehcir kararı nedeni ile Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu’dan Suriye’ye doğru ilerlerken, tüm askerleri Çanakkale dışında Irak, Filistin ve Romanya cephelerinde konuşlandığı için Anadolu’yu boş, askersiz, bırakmak zorunda kalan Osmanlı ordusunun bu durumu sonucu, meydanı boş bulan ‘vahşi ve gaddar Kürtler’, Ermenilerle bitmek bilmez anlaşmazlıklarına yenik düşerek, öyle ayda 50 bin değil ama, örneğin, beş bin Ermeni öldürmüş olamaz mı?
Sayın Üyeler, bu sorular benim kafamı karıştırdı: Yüksek Nazi Teknolojisi ile derli toplu Polonya’da, ilan edilmiş ulusal soykırım politikası kapsamında,  ayda ancak 50 bin Polonyalı Yahudi. Buna karşı askersiz-silahsız ve motivasyonsuz Anadolu’da ayda elli bin Ermeni?
 Pek inandırıcı gelmiyor. Adam gibi bilimsel bir araştırma yapmadan, dedikodulara (Morgenthau – Johann Lepsius kaynaklı) dayalı bir Bundestag Kararı’nı 2016 yılı Almanya’sına, saygın devlet adamı Adenauer’in torunları sizlere, yakıştıramadım.
EİN OFFENER BRIEF AN DIE BUNDESTAGSMITGLIEDER, DIE AM 2 JUNI 2016, DIE BEHAUPTUNG ÜBER DEN VÖLKERMOND AN DEN ARMENIERN AKZPETIERTEN.
Mein erster bezahlte Job im Leben hatte ich 1958, als ich 18 Jahre alt war als Praktikant bei der Firma Krupp in Essen.  Das war kurz vor dem Beginn meiner Ingenieurausbilding  an der Universität Cambridge.
Während dessen begleitete ich die Frau eines hochränkigen Beamten aus der Türkei als Dolmetscher in Essen im Juni und so nahm an einigen Abendessen in der Villa Hügel teil und lernte Alfried Krupp von Bohlen und Halbach kennen. (Der junge Mann in weißer Jacke auf dem Foto, ist heute 76!)
Ich habe auch in Erinnerung, wie glücklich ich mich fühlte, im September den Kanzler Adenauer bei einem Empfang des türkischen Botschafter Iksel (mein Onkel) an der Residenz in Rolandseck gesehen zu haben.
Fünf Jahre später, mein erster Job als Dipl. Ing war wieder in Deutschland, bei Siemens A.G. in München.  Viele Jahre später, als ich zwischen 1975-1995 bei der Firma Steyr Daimler Puch A.G. in Österreich arbeitete, besuchte ich Deutschland wieder regelmäßig.
Noch als letztes bin ich ein Staatsbürger der türkischen Republik, der das Glück hatte, in den fünfziger Jahren, Herrn von Papen kennenzulernen, der Deutschland 5 Jahre lang in der Türkei mit Erde und Erfolg vertreten hat.
In Kürze, kenne ich mich mit Ihrem Land, Ihrer Mentalität, Ihrer Kultur und Geschichte gut aus.
Der zweite Weltkrieg war meine Jugendhobby und seit 2014 arbeite ich wieder an diesem Thema.  Ich veröffentliche Bücher und gebe Vorträge an Universitäten. In diesem Zusammenhang hatte ich die Gelegenheit, die NAZIS und ihre Aktivitäten genau zu untersuchen.
Geehrte Bundestagsmitglieder, ich las Ihr Urteil vom 2 Juni 2016 in Deutsch, Englisch und Türkisch. Ich las auch ein paar Mal und sehr vorsichtig das Buch vom ihren ehrenvollen  Offizier Franz Carl Endres, das 1916 in München ein wichtiges Buch mit dem Titel “die Türkei” veröffentlicht wurde. 
Laut Ihrem Entschluss, ermorderten die Beamten des Osmanischen Reiches während "1915 - 1916 Periode" (diese Periode berechne ich als 20 Monate zwischen 24.04.1915 - 31.12.1916) "über eine Million" von Armeniern durch Völkermord. Dies berechne ich als 1 Million. Die Zahl der Armenier, die während des Völkermordes ihr Leben verloren, wird monatlich auf 50.000 geschätzt.
Sie wissen am besten in der Welt, was Völkermord ist, wie zahlreiche Menschen durch Völkermord getötet werden, (3 Millionen Menschen in Polen ist eine historische Weltrekord).  Sie können es nicht vergessen haben.  Da Deutschland in diesem Bereich eine Erfahrung gewonnen hat, die hoffentlich nie mehr in ähnlicher Weise erlebt werden wird und die Deutschen insbesondere auf Massenmord sehr viel gelernt haben.
Ich versuche es zu verstehen, komme aber nicht klar.
In Polen in 5 Jahren (1940 -1944) und sogar durch den Einsatz neuester Technologien des Zweiten Weltkriegs in Bezug auf Tötens, wo die technische Ausstattung viel umfangreicher war als die anatolischen Bedingungen 1915, betrug die Anzahl der ermorderten monatlich 50.000 Juden. Trotz der Verkündung einer Nationalpolitik von NAZIS, die sich auf Rassismus beruhte, konnte das mächtige Reich von Hitler 50.000 Menschen im Monat töten.
1915, als Verbündeter von Deutschland, stationierten die Osmanen 150 000 Soldaten an Gallipoli, um die britischen und französischen Flotten davon zu verhindern, durch das Schwarze Meer nach Russland, dem größten Feind Deutschlands, Unterstützung zu bringen.  (Ihre deutsche  Offiziere sind die  lebenden Zeugen dieser Ereignisse).  Wenn dies der Fall ist, wie konnten die Osmanen die Ausstattung, Waffen und Soldaten zur Verfügung haben, um 50.000 Armenier monatlich in den tiefsten Ost- und Südostanatolien zu töten?
Hier ist ein Ausschnitt von dem, was der deutsche Offizier, Major Franz Carl Endres, 1915, über 1.5 Millionen Armenier im osmanischen Reich schrieb:
"In der ganzen Türkei, spielen die Armeniern, wie die Griechen eine ähnliche Rolle. Armenier, ein altes Volk der arischen Kultur, sind in der östlichen Kleinasien angesiedelt .  Aber sie verloren die Merkmale der arischen Rasse, bezüglich Typologien, sowie Einstellungen und Verhaltensweisen. Wegen ihrer endlosen Streitigkeiten mit ihren wandernden kurdischen Nachbarn und ihrer Mitwirkung bei der heimtückischen Politik von Groß Britanien gegenüber Anatolien, repräsentierien die Armenier zunehmend den wichtigsten Punkt der Tagesordnung des derzeitigen türkischen Staates.  Eine vernüftige Lösung des Armeniern Problem liegt in freiwilliger Zusammenarbeit von Armeniern um Bildung eines nationalen Staates. Eine solche Lösung würde auch ein großer Vorteil für den sogenannten Staat.”
“Die Kurden mit ihrer mehr als eine Million Bevölkerung, leben im Allgemeinen südlich von Armeniern  ... kulturell sind sie weniger entwickelt, sie sind wild und grausam ..."
Endres hat die Gesamtbevölkerung der Armeniern und Kurden im Osmanischen Reich als      2 357 000 angegeben.  Wenn wir die Kurden als 1 057 000 annehmen, wird die Bevölkerung von Armeniern 1 300 000 betragen.  Ausserdem lebten 180 000 Armenier in Istanbul, wo sie nicht belastet wurden.
Dies wurde von einem deutschen Stabsoffiziere geschrieben und 1916 mit der Widmung an den bayrischen Prinzen veröffentlicht. Dieser Offizier diente 3 Jahre (1912-1915) in der osmanischen Armee.
Um die Deportationentscheidung zu folgen, wanderten die Armenier vom Nordosten- und Ostanatolien nach Syrien. Währenddessen waren die osmanischen Soldaten entweder in Çanakkale, oder in Irak, Palästina und Rumänien stationiert.  Anatolien war leer, unbewachnet und ohne Soldaten.  Kann es sein, dass die “wilden und grausamen” Kurden die Situation ausnützen wollten und ihre endlosen Streitigkeiten mit Armeniern zu erliegen vielleicht nicht 50.000 aber 5.000 Armeniern monatlich ermorderten?
Geehrte Mitglieder, diese Fragen haben mich verwirrt: Mit Hilfe von neueren Ausrüstung der NAZI Zeit, in moderneren Polen, unter der Verkündung einer Nationalpolitik für Völkermord betrug die Anzahl der toten polnischen Juden monatlich 50 000.  Wie kann im Gegensatz in Anatolien die Anzahl der toten Armeniern das gleiche sein, ohne Waffen, Soldaten und Motivation?

Ist es nicht plausibel. Im Jahre 2016 sollte eine Entscheidung des Bundestages sich auf wissenschaftlichen Forschungen beruhten, nicht auf Gerüchte (Morgenthau - Johann Lepsius Herkunft).  Als Enkelkinder des angesehenen Staatsmann Adenauers sollten Sie besser recherchieren.
***
1981 YILINDA ADALET GAZETESİNDE YAYIMLANAN BİR YAZI
Mehmet Arif DEMİRER
1974 – 1982 yılları arasında ADALET Gazetesinde BİZ BİZE BENZERİZ başlıklı köşemde yazılar yazmıştım. Bir yazımın başlığını hatırladım: Türk Tarih Kurumu'na düşen Görev. Yazıda bakınız neler önermişim:
“Türk Tarih Kurumu'nu tarihi araştırmalar yapmak üzere Atatürk kurmuştur. 1981 yılı Atatürk Yılı'dır. Bu yıla aynı zamanda 'Ermeni Teröristlerinin Yılı' da demek mümkündür. Çoğu Beyrut doğumlu, tarihi geçerliğini araştırmak gereğini duymayan, 25 yaşlarında Ermeni teröristler 1981 yılında artan bir şekilde Türk diplomatlarına karşı eylemler tertiplemişler bilmedikleri olayların intikamını almak hevesi ile kan kusmuşlardır. Bu eylemlerin gerisinde kimler vardır? Eylemleri kim finanse etmektedir? Dahası Ermeniler “intikam alıyoruz” derken neyin ve kimin intikamını almaktadırlar?
“1981 yılında Ermeniler, bilinmeyen kaynakların da desteği ile günden güne yeşererek Türk diplomatlarını hedef almaya devam etmektedir.
“1981 Atatürk yılında, tarihi gerçeklerin su yüzüne çıkmasından yana olduğu için Türk Tarihi Kurumu’nu kuran Büyük Atatürk’ün de samimi bir arzusu olacağından hiç şüphe etmediğimiz, bir görev düşmektedir; Türk Tarih Kurumu’na: Ermeni olaylarının tarihi gerçeğini uluslararası bir düzeyde ele alarak ortaya çıkarmak ve yapılacak tüm araştırmaları büyük bir tarafsızlık ve bilimsellik içinde yaparak dünya kamuoyuna arz etmek. Bu amaçla çeşitli uluslararası bilim adamlarını (varsa Ermenileri de) tebliğ vermek üzere davet etmek ve en az iki yabancı dilde yayın yapmak…
“Konu ile o tarihte ne Türk Tarih Kurumu ne de başka bir yetkili ilgilendi. Bizler de takipçisi olmadık.” Bu yazının son cümlesinin tarihi 2000 yılı. ADALET’teki köşe yazısını Demokrat Türkiye Dergisine taşımışım, 2000 yılında. 1981 yılında ben de çoğu yazarlarımız gibi  BEN yerine BİZ diye yazardım !
Türk Tarih Kurumu Ermeni sorunu ile ilgili çok kitap vd. yayımladı ama İngilizce yayın ben görmedim. Daha çok çeviriler ve Türk yazarlarının Türkçe yayınları.
Bu arada saymak ve hatırlamak istemediğim kadar yabancı ülkenin parlamentosundan “Türkler, en az bir milyon Ermeni’yi soykırım uygulayarak öldürmüştür” iddiasının kabulü kararı çıktı. Yani, Ermeni iddiaları doğrulanıyor. Bu gidişle 50 yıl sonra NAZİ Almanya’sı ile 1915 Osmanlı devleti ikiz kardeş ilan edilecek. Nokta.
Digitürk’te son aylarda birkaç kez verilen çok güzel bir film vardı: UNITED. 1958 yılında uçak kazası geçirerek oyuncularının hemen hemen tümünü kaybeden Manchester United’ın öyküsü. Filmde antrenör yeni futbolculara çok basit bir anlatımla nasıl gol atılacağını anlatıyor: “Topu alacaksın. Pasını vereceksin. Golü atacaksın !”
İşte böyle yalın düşünen insanlara 1915 yılında Türklerin Ermenilere soykırım uygulamadıklarını anlatarak anılan parlamento kararlarını ters yüz etmek durumundayız. Bunun en yanlış yöntemi de söze, “Ama onlar da daha çok sayıda Müslüman Türk öldürdü” ile başlamaktır. Dinlemiyorlar bile.
Önerim: “Türkiye’de 1.5 milyon Ermeni vardı” (“Topu alacaksın”), “Tehcire gönderilen Ermeni sayısı 500 binden azdı” (“Pasını vereceksin”) ve “Tehcir sonunda Suriye’ye en az … bin Ermeni sağ salim varmıştı” (“Golü atacaksın”). Bugün “1.5 milyon Ermeni” üzerinde bir mutabakat var gibi. Diğer iki konu üzerinde yoğunlaşmalıyız, ki tükürdüklerini yalasınlar…  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder